Kıbrıs’tan su taşıma projesine tepki

kıbrıstan su tasima projesine tepkiKaynak: Kıbrıs Postası, 7 Mart 2014

Kıbrıs’a Türkiye’den borularla su getirme projesinin olumsuz taraflarına dikkat çekmek üzere Biyologlar Derneği, Baraka Kültür Merkezi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ortak basın açıklaması yaptı.
Gönyeli Çemberi’ndeki su borularının önünde gerçekleştirilen açıklamada “Asrın Projesi” olduğu iddia edilen su getirme projesinin asrın hatası olduğu vurgulandı.

Çember’deki borularlara üzerinde “İşiniz Boru” yazılı pankart asıldı.

7 Mart 2014 günü biteceği söylenmiş olan projenin henüz tamamlanamamış olduğuna dikkat çekilerek, egemenlerin bu konuda da yalan söylediği belirtildi.

Biyologlar Derneği’nden Hasan Sarpten tarafından okunan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Şimdi de 20 Temmuz’da gelecek, olmadı Eylül’de su gelir diyorlar. Biz de onlara işiniz boru diyoruz… Onlar yine yalan söylüyorlar. Tıpkı bu projenin bizim su sorunumuzu çözmek ve geleceğimizi kurtarmak için olduğunu söyledikleri gibi. Yoksa, dert su sorununu çözmek olsaydı, çok daha ucuz, çok daha kolay ve daha da önemlisi doğa ile uyumlu işler yapılabilirdi. Mesela, önce Haspolat’taki suyu arıtıp çoktan Mesarya’nın su sorunu çözülebilirdi.”

Biyologlar Derneği, Baraka Kültür Merkezi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin düzenlediği ortak açıklamada bu projenin önemli bir ekolojik tahribata yol açtığı ayrıca suyun özelleştirilmesine sebep olacağı belirtilirken, ülkemizin politik bağımlılığını da arttıracağına vurgu yapıldı.

İŞTE AÇIKLAMANIN TAM METNİ

Türkiye’den borularla su getirip “taşıma suyla” bu adada kendi değirmenlerini döndürmeye çalışanların söylediklerinin gerçek dışı olduğu yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Bugün, sözde “Asrın Projesi”nin tamamlanacağı ve Geçitköy Barajı’na suyun akacağı gündü. Türkiye Başbakanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun doğum günü olan 7 Mart 2014 saat 12.59’da Kıbrıs’ta su sorunun tarih olacağını söylemişti.

Ama, olmadı… Şimdi de 20 Temmuz’da gelecek, olmadı Eylül’de su gelir diyorlar. Biz de onlara işiniz boru diyoruz… Onlar yine yalan söylüyorlar. Tıpkı bu projenin bizim su sorunumuzu çözmek ve geleceğimizi kurtarmak için olduğunu söyledikleri gibi. Yoksa, dert su sorununu çözmek olsaydı, çok daha ucuz, çok daha kolay ve daha da önemlisi doğa ile uyumlu işler yapılabilirdi. Mesela, önce Haspolat’taki suyu arıtıp çoktan Mesarya’nın su sorunu çözülebilirdi.

Kaldı ki su sorunu, su taşımakla çözülmez, aklıcı bir su politikasıyla çözülür. Bırakın akılcı olmasını, akılcı olmayan bile bir su politikamız dahi yok. Biz daha su yasası bile olmayan bir ülkeyiz. Kendi suyumuzu akıllıca kullanıp, sağlıklı bir su yönetim politikası oluşturmadığımız, mevcut suyumuzu alabildiğine kirletip israf etmeye devam ettiğimiz sürece bu su gelse bile gerçekten derdimize çare olacak mı?

Bu sorunun cevabının “Hayır” olduğu gün gibi ortadadır. Öyleyse, bunun adı “Asrın Projesi” değil, “Asrın Hatası”dır. Çünkü, bu proje su sorunumuzu çözmeyeceği gibi, geleceğimizi de önemli ölçüde tehdit etmektedir. Evet; su sorunumuz vardır ve bu sorun kendi kaynaklarımızın doğru kullanımıyla çözülür. Bu proje ile değil, çünkü…

1-Bu proje ile çok büyük bir doğa tahribatı yaşanacaktır, yaşanmaktadır.

2-Bu proje ile su ticari bir meta olarak satılacak ve bedeli ağır olacaktır..

3-Bu proje ile bağımlılığımız daha da artacak, söz hakkımız daha da azalacaktır.

Bununla birlikte, “su” ve de “gaz” gibi doğal kaynakların Kıbrıs’ta barışın sağlanmasına katkı sağlayacağı ise büyük bir yanılgıdır. Doğa için savaşın sonunda bir antlaşma değil, doğayı korumak için barış istiyoruz. Kıbrıs’ta barış bu topraklarda yaşayan halklar tarafından “hemen şimdi” sağlanmalıdır. Aksi durumda, bu adadaki doğal kaynakların paylaşımı üzerine dış güçlerin çıkarları doğrultusanda yapılacak bir antlaşma barış değil, doğayı sömürmek için bir savaş olur.
Biliniz ki, ekolojist hareketler barış hareketlerinin en büyük destekçisidir. Ve, bizler de bu adada daha insanca ve daha mutlu bir şekilde dünya halklarıyla kardeşçe yaşamak için barış istiyoruz… Bunun için de Kıbrıs halkları olarak herşeyden önce doğayla barışmamız gerekir! Ve inanın sonrasında barışı sağlamak çok daha kolay olacaktır. Yoksa, “işimiz boru”dan öteye gitmez..