İran’ın Huzistan Eyaleti nasıl çorak bir araziye dönüştü

Processed with

Processed with

İran’ın en güneybatısında bulunan eyaleti kum fırtınaları, kurumuş nehirler ve tırmanan kirlilikle boğuşuyor.

Hava birden kararıyor, masmavi gök puslu, altın sarısı bir renge bürünüyor ve sonra da hızla parlak bir yeşile dönüşüyor. Hava sıcaklığı düşerken ve şehrin göğünü bulutlar kaplarken herkes yağmur yağıp yağmayacağını merak ediyor. Yağmurun yağması beklenirken kum fırtınaları başlıyor. Kısa bir süre sonra da kül rengi bulutlar her tarafı kaplıyor, ne gök ne güneş görünüyor.

Ofislerde, evlerde ve okullarda, insanlar pencerelerini ve kapılarını kapatmaya başlıyorlar. Bir miktar panik yaşıyorlar. İran’ın güneybatısındaki Huzistan eyaleti 1980-1988 İran-Irak Savaşı sırasında cephe hattında bulunduğu için, insanlar savaş dönemlerinde yapılan acil durum tatbikatlarına alışkınlar.

Ahvaz, Soosangerd ve Dezful şehirlerini etkisi altına alan son zamanlardaki kum fırtınaları yeni bir olgu değil. Yıllardır bu fırtınalar zaten daha küçük ölçeklerde yaşanıyordu.

Bunlar birbiriyle içiçe geçen bazıları İran’ın sınırlarının ötesinden kaynaklanan iklim değişikliği ve küresel ısınma ile bağlantılı çeşitli meselelerle ilişkili. Havanın ve suyun kirliliği hava şartlarında uzun dönemli değişikliklerin ortaya çıkmasına yol açıyor. Bölgenin en kritik su varlıkları olan Horolazim ve Shadegan sulak alanları ayrıca Karun, Karkheh ve Jarrahi nehirleri tükenmiş durumda olup daha önce hiç görülmemiş oranlarda zehirli atık ihtiva ediyorlar.

Kuruyan ovalardaki nem eksikliği rüzgârlar onları alıp götürmeden evvel kumların havalanmasına neden oluyor. İran’ın petrol zengini bölgesi olarak bilinen Khuzestan dünyanın en verimli suları ve topraklarından biri olan verimli hilal bölgesinde bulunuyor. Topraklarının 1 milyon hektarından fazlası tarımsal nitelikte olup soğuk mevsimlerde ülkenin önemli tarımsal ürünlerinin yetiştirildiği önemli bir bölge olarak bilinmektedir. Ancak nehirler kurudukça bu durum değişmektedir.

Khuzestan vilayeti kritik bir durumda olan iki sulak alana ev sahipliği yapıyor: “1990’lara kadar, Horolazim sulak bölgesindeki suyun derinliği 10 metreye ulaşıyordu ve onun etrafında büyüyen doğal çalılar 13 metreye kadar çıkıyordu” diyor Khorramshahr Science University’den profesör Ahmad Savari ve ekliyor: “Ancak sulak alan petrol çıkarılması adına hektar hektar gözden çıkarıldı. Bu bölgelerin yıkımı tartışmasız olarak kum fırtınalarıyla bağlantılı.”

Geçtiğimiz on yılda, İran hükümeti kum fırtınalarının ülke dışından kaynaklandığı konusunda ısrar ediyordu. Ancak bu yıl Çevre Bakanlığı kumun büyük bir kısmının İran’dan geldiğini bildirdi. Eski bir bakanlık çalışanı, Delavar Najafi, Irak’la savaşın hemen ardından sulak bölgenin etrafında petrol çıkarılmasından kaynaklanan su kaybıyla birlikte, yerel medyaya Horolazim’in kurumasının fırtınaların sebeplerinden biri olduğunu ifade etti.

Khuzestan’da sulak bölgelerin ve nehirlerin kuruması savaşın daha önce hiç yapmadığı şekilde bölgenin manzarasını değiştirmiş durumda. Shaegan sulak bölgesinden Ahvaz’ın 100 km güneyine doğru yol aldığımızda Khuzestan’da tarıma elverişli araziler ve meyve bahçelerinden çorak çöllere ve aniden çıkıveren bataklığa doğru nasıl bir değişim yaşandığını gözlemlemek mümkün.

Khuzestan’ın Su ve Elektrik Şirketi, enerji bakanlığı bünyesinde çalışan bir kamu kurumu, çeşitli defalar şeker kamışı üretiminden kaynaklanan zirai ilaçlar ve kirliliğin su kirliliğinin en temel nedeni olduğunu bildirdi.

Planlamanın en yoğun yaşandığı dönem 1989 ve 1997 yılları arasında Akbar Hashemi Rafsanjani’nin başkanlığı döneminde gerçekleştirildi. “İnşa et, inşa et, inşa et, sonuçlarını düşünmeden kalkın zihniyeti Rafsanjani yönetiminin alamet-i farikasını oluşturuyor” diyor Saeedi. “Bu politikalar bu bölgenin çehresini sulak araziden çöle dönüştürdü”.

Şeker kamışı endüstrisi başlamadan önceki yıllarda, Ahvaz Üniversitesi tarım departmanında bulunan bir düzineden fazla profesör korkunç sonuçları tahmin eden ve pek çok alternatif öneren mektuplar yazdı. Bu profesörlerin pek çoğu yurtdışında çalışmak üzere ülkeyi terk etti, biri de zorla emekliye ayrıldı. Temel olarak iki sebepten ötürü itiraz ettiler: kirlilik Huzistan’ın su varlıklarına nüfuz edecek ve bu proje çok yoğun miktarda su kullanımını içerecekti.

Şeker kamışı yüksek su tüketimi ile bilinen bir üründür ve çoğunlukla doğal yaşam alanının kaybı ve toprak erozyonuyla sonuçlanır.

Bugünlerde şeker kamışı tarlalarında gezerken çorak toprağın üzerinde tuzun birikmiş olduğunu görürsünüz. Bu topraklar tamamıyla tükenmiş durumda, artık kullanılabilir durumda değil.

Bu hızlı değişikliklerin yaban hayatı üzerinde de muazzam etkileri var. 1978 yılında yapılan bir araştırma bu bölgenin 800,000 kuş ailesine (ördek, kaz ve kuğu) ev sahipliği yaptığını kaydetti. Ancak, suya nüfuz eden zehirin binlerce kuşun ölümüne neden olduğu da belirtiliyor.

Sulak alanlar bir zamanlar balık doluydu. Shadegan boyunca köylüler balıkçılık yaparak geçimini sağlıyordu. “Yakınlardaki balık çiftlikleri Tatlısu çipurası üretiyor,  bu balıklar sulak bölgelere ulaşarak, diğer balıkları öldürüyor” diyor bir balıkçı.

Sulak alanlarda görülen başka bir yıkıcı gelişme de son yıllarda kurulan barajlar. Bu barajlar su yataklarını kurutmuş, suyun ve toprağın tuzluluğunu artırmış durumda.

Huzistan’da toprağın kaybı sadece İran’ın sınırları içerisindeki politik dinamiklerle bağlantılı değil. Türkiye’nin Fırat ve Dicle boyunca kurmuş olduğu barajlar Irak ve Suriye’ye giden suyun akımını ve böylece İran ve Irak’a sınır olan 200 km uzunluğundaki Shatt Al-Arab’a giden nehre suyun miktarını da azalttı. Shadegan sulak bölgesi aynı zamanda Saddam Hüseyin’in geri çekilen kuvvetlerinin 1991’de Küveyt’in petrol kuyularında çıkarttığı yangından kaynaklanan muazzam miktarlardaki kurumun tortulanması nedeniyle de çok olumsuz bir şekilde zarar gördü.

Onlarca yıllık ulusal politikalar, dış kaynaklı faktörlerin sonuçlarını kızıştırdı ve Huzistan’ın doğal yapısını tahrip etti.

Kaynak: The Guardian