Hopa’da sel ve heyelan felaketi: Korku filmi gibi

hopa-sel-felaketi-1Kaynak: bbc, 25 Ağustos 2015
“Artvin’den Rize’ye gidiyorduk. Anormal yağmur vardı. Silecekler yetişmiyordu. Hopa’ya ulaşamadan yolda iki yanımıza heyelan düştü. 3-4 saat mahsur kaldık. Ne ileri gidebildik ne geri…”
Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan, Hopa’da etkisini gösteren, 8 kişinin ölümüne yol açan sel ve heyelan felaketini bizzat nasıl yaşadığını böyle anlatıyor.
“Hopa’daki manzara anlatılacak gibi değil…” diyor.
“Bütün caddeler çamur içinde. İnsanlar iş yerlerini temizlemeye çalışıyorlar. Elektrik yok. Su yok. Ölenleri bulmaya, çöken evlerin altındakileri çıkarmaya çalışıyorlar. Bir korku filmi gibi Hopa.”

‘Doğal afet değil’
Artvin’in Hopa ilçesinde etkili olan sel ve heyelanlarda şimdiye dek sekiz kişi hayatını kaybetti. Bir çocuk hala kayıp. Ölü sayısının artmasından endişe ediliyor.
Hopa Belediye Başkanı Nedim Cihan’ın sözleriyle, yaşananlar ilçe için “son 50 yılın en büyük felaketi”…
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Hopa’ya yaptığı ziyarette ilçeye 12 saatte metrekare başına 255 kilogram yağış düştüğünü açıkladı; acil çalışmalar yapıldığını, ulaşılamayan köy ve mahallelere müdahale edildiğini belirtti.
Ancak Bakan Eroğlu, Hopa’da protestolarla da karşılandı. Bir protestocu “Kentleşmeyi bozdunuz, etrafı ıslah ettiniz, dereleri kuruttunuz. … Dereleri beton yaptılar, geldi aldı canımızı” diyordu.
Bir diğeri ise tepkisini “Karadeniz Sahil Yolu’yla, barajlarla bu ülkeyi baltaladınız, dereleri sattınız. HES’ler (hidroelektrik santral) sellere neden olmayacak dediniz, sellere neden oldu” sözleriyle gösteriyordu.

hopa-sel-felaketi-2

Derelerin Kardeşliği Platformu Sözcüsü Ömer Şan da bu eleştirilere katılıyor.
Şan, “Yaşananlar doğal afet falan değil. Düpedüz siyasi bir felaket yaşanıyor.” diyor. Gerekçesini ise şöyle açıklıyor:
“Doğu Karadeniz bölgesi özellikle Karadeniz Sahil Yolu denilen ve Samsun’dan Hopa’ya kadar uzanan duble yolla adeta katliama açıldı. On yıllarca taş ocakları kuruldu bölgede. Gelişigüzel yollar yapıldı.”
“Hiç hesap etmediler bu bölgenin topografik yapısını, dik yamaçların neye gebe olacağını.”
“Bitki örtüsünü yok ettiler. Deniz kenarlarını doldurdular. Derelerin, nehirlerin önünü kestiler. Dere yataklarını, havzalarını daralttılar, doldurdular. Sonra HES (Hidroelektrik Santral) projeleri gündeme geldi. Doğanın katili olan insanların da katili oluyor.”
Sulak bölge neden imara açıldı?
Karadeniz bölgesi son yıllarda sık sık sel ve heyelan felaketleri yaşıyor. Örneğin 2009’da Artvin Borçka’da beş kişi, 2010’da Rize Gündoğdu’da 12 kişi sel sularına kapılarak ya da heyelan altında kalarak ölmüştü.
Son 10 yıl zarfında bölgede 100’e yakın kişinin bu şekilde öldüğü belirtiliyor.
Çevreciler, bu sonuçta rant kaygılarının, yanlış yapılaşmanın, devletin kontrollerdeki ihmalinin de rol oynadığı kanaatinde.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’ndan Baran Bozoğlu, Hopa’da yoğun bir yağış olduğunu, buna karşın belli ihmallerin yaşandığının da gözardı edilmemesi gerektiğini söylüyor.
Bozoğlu, Hopa’da ölümlerin en çok yaşandığı Sundura mahallesini örnek veriyor ve şöyle diyor:
“Sundura, zamanında sulak alan olan bir bölge. Suyun toplandığı, yoğun yağmurun doğa tarafından emildiği bir bölge. Bu alan imara açılmış. Buraya binalar yapılmış. Kuşkusuz bu durum yaşananların şiddetini de çok arttırdı.”
Baran Bozoğlu, denize paralel yapılan Karadeniz Sahil Yolu’yla derelerin denizle buluşmasının engellendiğini, yol altından geçen su kanallarının sürekli açık tutulması gerektiğini ancak bu noktalarda bakım yapılmadığını da söylüyor.
Acilen bir taşkın planı ve bir acil eylem planı yapılması gerektiğini belirten Bozoğlu, sinyalizasyon sistemi olmamasının da çok büyük eksiklik olduğunu vurguluyor.
Çarpık yapılaşma
Baran Bozoğlu’na göre, Hopa’da yaşanan felakette temel problem tek başına HES’lerle alakalı değil; asıl sorun dere yataklarındaki yapılaşma, derelerin yol kenarına örülen duvarlarla ya da taş ocaklarından gelen hafriyatın dökümüyle daraltılması…
Ancak HES’lerle ilgili sorunlar da var. Baran Bozoğlu, HES’lerle ilgili olarak yanıtlanması gereken şu soruyu yöneltiyor:
“Bu kadar yoğun bir yağış olduğu anda, oradaki barajlar örneğin Borçka barajı ya da etrafındaki diğer HES’lerin ne kadar su bırakacakları ya da ne kadar su tutacaklarına dair DSİ’ye (Devlet Su İşleri) bilgi geçen bir sistem yok. Barajların kapakları açıldı mı açılmadı mı? Onu bile bilmiyoruz.”
Karadeniz bölgesinin çok büyük bir risk altında olduğunu, benzer felaketlerin artarak devam edeceğini söyleyen Bozoğlu, Yeşil Yol da dahil birçok projede ÇED süreçlerinin doğru uygulanmamasının sorunların temelini oluşturduğunu savunuyor ve şöyle diyor:
“Sulak alanı imara kim açtı? Bina yapılmasına kim izin verdi? HES yapılması sürecinde dere yataklarını kim daralttı? Dere yataklarına hafriyat kim attı? Bu sorulara cevap verilmeden ülke olarak hiçbir ilerleme sağlayamayız.”
Baran Bozoğlu, küresel iklim değişikliğiyle birlikte, Birleşmiş Milletler raporlarında da belirtildiği üzere Karadeniz Bölgesi’nde yoğun bir yağış rejimi değişikliği olacağına da dikkat çekiyor.
Sıcaklığın 2 derece artmasıyla, 2050 yılına doğru deniz seviyesinin yükselerek Karadeniz’in yaklaşık 70 metre içerilere taşınacağını söyleyen Bozoğlu, Türkiye’nin küresel iklim değişikliğine karşı acilen hazırlanması gerektiğini savunuyor.