Su Yasası Çıkarılmalıdır

Kaynak: Bodrum Gündem, 2 Mayıs 2012
Dünya nüfusu 7 milyara ulaştı, 2050’de 2 milyar daha artarak 9 milyar olması bekleniyor. Nüfus artmaya devam ederken, yaklaşık 1 miyar insan kronik açlık çekiyor. Araştırmalara göre dünyada kişi başına su tüketim miktarı ortalama 2-4 litre ve bu miktarın büyük bir kısmı yediğimiz gıdaların üretimi için harcanıyor. Örneğin 1 kilo etin soframıza gelmesi için 15.000 litre, 1 kilo buğday için 1.500 litre su gerekiyor. Kısaca özetlenirse: Biz acıktıkça Dünya susuzlaşıyor! Nüfus ve gıda arasındaki bu yaşamsal öneme sahip bağa dikkat çekmek üzere 2012 yılının Dünya Gıda Günü ana teması “Su ve Gıda Güvenliği” olarak belirlendi.

TEMA Vakfı, 12-14 Mart 2012 tarihlerinde Fransa’nın Marsilya kentinde yapılan Dünya Su Forumu ve 14-17 Mart tarihleri arasında yine Marsilya’da yapılan Alternatif Su Forumu’na katıldı. Toplantılarda, “suya erişim”, “su ve sanitasyon hakkı”, “suyun ticarileştirilmesi”, “su ve gıda güvenliği”, “su ve sanayi, tarım, orman, maden”, “suya el koyma”, “suyun kalitesi”, “kamu malı olarak su”, “su havzaları yönetimi”, “yer altı suları ve barajlar”, “su yönetiminde kadının önemi” vb konular görüşüldü. Forumlarda TEMA Vakfı’nı Genel Müdür M. Serdar Sarıgül ile Projeler Uluslar arası İlişkiler Bölüm Başkanı Yeşim Erkan temsil etti. TEMA Vakfı’nın Su Politikaları Görüşü çeşitli platformlarda paylaşılırken, 17 Mart 2012 tarihinde Marsilya’da düzenlenen “ Su Hakkı” yürüyüşüne katılım sağlandı.

Mera ve Toprak yasalarının çıkarılmasında aktif rol alan TEMA Vakfı, uzun zamandır üzerinde çalıştığı Su Yasa Tasarısı Taslak metnini tamamladı. TEMA Vakfı Danışmanları, Bilim Kurulu ve hukuk insanları tarafından hazırlanan Su Yasa Tasarısı Taslak metni 2011 yılında tamamlandı. TEMA Vakfı Genel Müdürü ve İcra Kurulu Üyesi M. Serdar Sarıgül, Vakfın Su Yasası ile ilgili çalışmaları ve Yeni Anayasa Tasarısı Önerilerini paylaşmak üzere 6 Nisan 2012 tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve Havza Yönetim Planlaması Daire Başkanlığını ziyaret etti.

TEMA Vakfı Su Yasası Tasarı metni ve Yeni Anayasa Tasarısı Önerileri metni, suyu kaynak olarak değil, varlık olarak tanımlayan ve herkesin suya ulaşma hakkının hiçbir şekilde kısıtlanamayacağı ve engellenemeyeceğini güvence altına alan bir anlayışla hazırlandı.

Bu anlayış çerçevesinde;

“ Su, aynı toprak gibi yaşamın kaynağı ve temelidir. Bu nedenle yerüstü ve yeraltı suyumuz, “doğal varlık” kabul edilerek korunmalı, verimli ve ekonomik kullanımı sağlanmalıdır.

Türkiye su zengini değil, su azlığı çeken bir ülkedir. Aynı toprak varlığını korumada olduğu gibi; su varlık ve kaynaklarını korumayı, verimli kullanmayı öngören “Su Varlığını Koruma ve Yönetimi” politikalarına ihtiyaç vardır.

Bütünlüklü Su Yönetimi yaklaşımı geliştirilmelidir. Bu yaklaşım geliştirilirken;

− Yeterli ve kaliteli suya erişmenin temel insan hakkı olduğu,

− Doğa ve çevrenin korunması ile tüm canlı yaşamının sürdürülebilmesi bakımından, su varlık ve kaynaklarının her koşul ve süreçte korunmasının esas alınması,

− Su varlığının ve kaynaklarının ‘kullanım materyali ya da ‘ticari meta’ olarak değil, korunarak verimli kılınması gereken bir varlık olduğu,

− Su varlığından yararlanmada ekosistemin ve toplumum kamusal yararının üstün görülmesi gerektiği,

− Su varlığının korunmasının yanında geliştirilmesi, uygun ve ekonomik kullanımının temel devlet sorumluluğu olduğu mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu kapsamda; “korumacılığı esas alan, uygun ve ekonomik kullanımın koşullarını belirleyen, varlığın ıslahı ve gelişimi doğrultularını öngören, yararlanma ilke ve kurallarını açıklayan, bütün bunlarla ilgili olarak devletin ve toplumun sorumluluk ve yükümlülüklerini tanımlayan” çerçeve nitelikli bir Su Kanunu öncelikle çıkarılmalıdır.

Su varlık ve kaynaklarının hukuka kavuşturulması kaçınılamaz zorunluluktur.

Su Kanunu’nda; doğal varlık niteliği taşıyan suyun, miktar ve kalitesinin korunması, uygun ve ekonomik kullanımı kapsamında doğru yönetilmesi, temel bir “devlet sorumluluğu” olarak açıklanmalıdır.

Kanun, yüzey akışın biriktirilmesi temelinde “Su Hasadı”, su depolama düzeylerinin artırılması ve yüzey buharlaşmasının azaltılmasına yönelik yöntem ve tekniklerle su varlıklarının geliştirilmesi anlayışını da kamu sorumluluğu olarak tanımlamalıdır.

Su toplama havzalarının korunması, su kaynaklarının beslenmesi, kapasitelerinin geliştirilmesi ve su kalitesinin iyileştirilmesi süreçleri, “Bütüncül Havza Yönetimi” anlayışıyla uygulamaya sokulmalıdır.

HES’lerin doğayı yok etmesine izin verilmemelidir. ”

Su varlığımızın öncelikle ve acilen bu yasa çerçevesi içinde değerlendirilmesi ve taslak çalışmaları devam eden Anayasa da;

Su doğal varlığı, yer üstü ve yer altı suları,

Madde ….. – Su doğal varlığının yönetimi, yer üstü ve yer altı su varlıklarının korunarak kayıplarının önlenmesi, geliştirilmesi ve verimli kullanımının sağlanması Devletin görevidir.

Su varlığının korunması ve yönetimine ilişkin hususlar kanunla düzenlenir. Devlet bu amaçlarla gerekli hukuksal ve kurumsal düzenlemeleri yapar ve gereken önlemleri alır.

Yer üstü ve yeraltı su varlıklarının mülkiyeti ve yönetimi, yabancı gerçek ve tüzel kişilere devredilemez.”

Gerekçe:

Toprak gibi ülkemizin su doğal varlığı da yeterli değildir. Bu doğal varlığımız da kötü ve savurgan kullanılmakta, kirlenmekte ve hızla yitirilmektedir. İnsanlığın karşısına bir karabasan gibi dikilen “ küresel ısınma, kuraklık ve kısaca iklim değişikliği” sorunsalı, var olan olumsuzlukları çok daha ağırlaştırmaktadır.

Özetlenen nedenlerle, su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve verimli kullanımı ya da kısaca yönetimi, kesinlikle ötelenemez bir kamusal sorumluluk olmalı, açık ve net bir Devlet görevi olarak tanımlanmalı ve Devlet bu görevin yerine gelmesini sağlayacak “Su Kanunu” ve “Havza Yönetimi” gibi kanuni düzenlemelerle, gerekli yönetimsel örgütlenmeleri gerçekleştirmelidir.

Anayasa maddesi önerisi ile su varlığımız da, Sağlıklı Ekosistemde Yaşama ve Ekosistemin Korunması Anayasal Hak Olmalı anlayışında yerini almalıdır.

TEMA Vakfı, Yeni Anayasa hazırlanması sürecinde Sivil Toplum Örgütleri’nin görüşlerinin alınmasını çok önemsemektedir. Ancak bu süreçte önemli olan; tüm görüşleri süzerek toplumsal refah ve sürdürülebilir yaşamı odağa koyan bir Anayasa’nın oluşturulmasıdır. Aksi halde fırsat kaçırılmış olacak ve TEMA Vakfı’nın faaliyet alanı olan doğal varlıkların korunması açısından, geri dönüşü mümkün olmayan bir yola girilecektir.