Mahkemenin İptal Ettiği HES İçin Yeni ÇED Raporu

mahkemeniniptalettigihesKaynak: Atlas, Yusuf Yavuz, 6 Kasım 2013
Antalya’nın Kumluca ilçesinde bulunan Alakır Vadisi’nde yapımı planlanan Dereköy Regülatörü ve HES Projesi, ikinci kez yargıya taşındı. İki ayrı HES projesinin ortasında yapılmak istenen Dereköy HES için verilen ÇED Olumlu Kararı’nın iptali istemiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine dava açan 18 yurttaş, dava dilekçelerini avukatları aracılığıyla Antalya İdare Mehkemesi’ne sundu. Dereköy HES’e 2010 yılında Antalya Valiliği’nce verilen ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararına da dava açılmış, 2011 yılında kararın yürütmesi mahkemece durdurulmuştu.

Toroslar’da Su İçin Bitmeyen Hukuk Mücadelesi

Antalya’nın Kumluca ilçesinde bulunan Alakır Vadisi son yıllarda vadide yapılmak istenen HES projeleriyle gündemden düşmüyor. İkisi üretim aşamasına geçen toplam sekiz HES projesinin bulunduğu vadideki köylerin birçoğu tarımla geçimini sağlıyor. Ancak Türkiye’nin örtü altı tarımsal üretiminin önemli bir bölümünü karşılayan bölgede yapımı planlanan HES projeleri, vadiyi besleyen ana su kaynağı olan Alakır Çayı’nı tehdit ediyor. Yöre köylüleri ve yaşam savunucuları ile şirketler ve kamu kurumları arasında yıllardır süren hukuk mücadelesi bugünlerde yeniden başladı.

Alakır Vadisi’nde yapılması planlanan ‘Dereköy Regülatörü ve HES Projesi’ için verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Olumlu Kararı, yörede yaşayan 18 yurttaşın açtığı dava ile yargıya taşındı. Avukatları aracılığı ile dava dilekçelerini Antalya İdare Mahkemesi’ne sunan yurttaşlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhinde açtıkları dava ile işlemin yürütmesinin durdurulmasını ve ÇED Olumlu Kararının iptalini talep diyor.

Mahkemenin İptal Ettiği HES İçin Yeniden ÇED Raporu Hazırlandı

Bir kez daha yargıya taşınan Dereköy HES’in üst kısmında Kürce, alt kısmında ise Kozdere HES projeleri bulunuyor. 25 Haziran 2010 tarihinde Antalya Valiliği’nce Dereköy HES projesine verilen ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararını yargıya taşıyan Alakır Nehri Kardeşliği Platformu üyeleri ile yöre halkının açtığı davayı gören Antalya 2. İdare Mahkemesi, doğal sit alanı özelliği taşıyan vadide ayrıca 8 HES projesinin daha bulunduğuna vurgu yaparak 14 Ekim 2011 tarihli kararında, “anılan alanda yapılacak bu nitelikteki bir projenin önemli çevresel etkilerinin olmadığı düşünülemeyecektir” hükmünde bulunarak işlemin yürütmesini durdurmuştu.

Prof. Dr. Doğan Kantarcı: “Alakır Halkının HES’e İhtiyacı Yok!”

Alakır Vadisi’nde uzun yıllardır bilimsel çalışmalar yürüten İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Doğan Kantarcı, vadideki HES’lerin Alakır’ı yok edecek ölçekte olduğuna dikkat çekerek, “Çevredeki mahallelerde yaşan halk Alakır’ın suyu ile geçinmektedir. Vadi bu kadar sık ve birbirine eklenmiş HES tesislerini kaldıramaz. Alakır Vadisi köyleri dışarıya göç vermemektedirler. Kendi topraklarını işleyip, geçinmekte ve yetiştirdikleri ürünlerle şehirlerdeki halkımızı beslemektedirler. Yaptıkları üretim ile Kumluca’nın hızla kalkınmasını sağlamışlardır. Alakır halkının bu HES işlerinden gelir sağlamağa ihtiyacı yoktur. Tam aksine HES tesisleri suyu alıp, geliri işletici firmaların kasasına aktaracaklardır. Halk bahçelerini, seralarını sulayamadığı için fakirleşecek ve göç etmek zorunda kalacaktır” görüşünü savundu.

‘Bitkilere Yağmur Duasına Çıkmak da Önerilebilirdi!’

Dereköy HES Projesi’nin ‘Nihai ÇED Raporu’nu inceleyen Kantarcı, söz konusu rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, raporda yer alan “dereye bırakılacak can suyunun yeterli olacağı” iddiasının avutucu bir varsayım olduğunu savunarak, “Yıllık yağışın yüksek olduğuna değinilerek, kurak ve sıcak yaz aylarındaki su ihtiyacının yağmur suları ile karşılanacağını söylemek için herhalde ‘uzman kişi’ olmak gerekir. Yaz döneminde bitkilerin yağmur suyu alıp, yaşabilmeleri için ‘yağmur duasına’ çıkmak da önerilebilirdi” ifadelerini kullandı.

‘Hızlı İncelemeyle Hazırlanan Rapor Kabul Edilemez’

Projenin uygulanabilmesi için gerekli prosedürlerden biri olan ve vadide yapılan ‘hızlı bir incelemenin’ ardından hazırlanan “Ekolojik Değerlendirme Ön Raporu” hakkındaki görüşlerini de aktaran Prof. Dr. Doğan Kantarcı, Alakır Havzası gibi geniş ve birçok ekosistemi bir arada barındıran bir yetişme/yaşama ortamları birliğinde hızlı ekolojik inceleme yapmaya kalkışmak bilimsel ölçülere ve usullere uygun olarak kabul edilemez. Bu havzadaki ekosistemlerin birbirini bir düzen içinde etkilediği göz önüne alınırsa her bir ekosistemin ve ekosistemler arasındaki ilişkilerin yıl boyunca izlenmesi gerektiği ortaya çıkar. Böyle bir incelemenin tek bir yıl süresinde yapılması da yeterli değildir. Alakır Havzasını kısa bir sürede gezmek mümkün bile değildir. Bu dağlık ve sarp arazide gezinebilmek için önce yeterli bir dağcılık ve dağda yaşayabilme eğitimi gerekir” görüşünü savundu.

‘O Havzada Yaşayanlar Bizim İnsanımız Değil mi?’

Alakır Havzasındaki ekosistemlerde sadece su dolaşımını incelemek için bile yıllara gereksinim olduğuna dikkat çeken Kantarcı, “Deredeki kirlenme nasıl olsa vardır. Su ekosistemlerinde doğal denge bozulmuştur. O halde nehir tipi hidroelektrik santrali yapmanın mahzuru yoktur“ gibi bir ifadenin ‘ekolojik değerlendirme’ iddiasındaki rapora konulamayacağının altını çizerek, Alakır Havzasında yaşayan halkın sayısı, nüfus hareketleri, kadın/erkek dengeleri nasıldır? Halk ne ile geçinmektedir? Dere vadisindeki su kesilince bu insanlar ne yapacaklardır? Göç etmelerimi öngörülmektedir? Bu konular ekolojik değerlendirme raporuna alınmamıştır. O havzadaki insanlar bizim insanlarımız değil midir?” sorusunu yöneltti.

‘Su, Havzada Yaşayanlardan Başka Kimseye Peşkeş Çekilemez!’

Ekolojik değerlendirme raporunun belirli bir amaca yönelik olarak hazırlandığını da öne süren Kantarcı, Alakır Havzasını görmüş olan her kişinin böyle iddialı bir raporun bu kadar kısa sürede hazırlanabileceğini kabul etmeyeceği görüşünü savunarak, “Alakır Havzası yaptığı üretim ile insanlarının ve diğer canlılarının yaşama hakkının olduğu bir yerdir. Bu havzadaki tarımsal üretim ve doğal ekosistemlerin varlığı ‘üstün kamu yararı’ kavramının tam olarak karşılığıdır. Su, ‘üstün kamu yararının’ devamlılığı için çok önemlidir. Havza’da yaşayanlardan başka kimseye peşkeş çekilemez” ifadelerini kullandı.