‘Kopyala-yapıştır’ hukuku

kopyala-yapistir-hukukuKaynak: Birgün, Doğu Eroğlu, 10 Aralık 2013
İki farklı çevre davasında ehliyet yönünden ret kararı veren Mersin 1. İdare Mahkemesi, kopyala-yapıştır yöntemiyle iki davada da aynı karar metnini kullandı. Mahkemenin kopyala-yapıştır tekniği, karar metninde davaya konusunun yanlış yazılmasıyla ortaya çıktı.

Mersin, Akkuyu’daki taşocağı hakkında “ÇED Gerekli Değildir kararının iptali” istemiyle açılan davada, mahkemeden “ÇED Olumlu kararının iptal isteminin reddi” kararı çıktı. Skandalla birlikte Mersin 1. İdare Mahkemesi’nin dava dosyalarını incelemediği, dilekçeleri değerlendirmeden ret kararları verdiği ihtimali gündeme geldi.

3 yurttaş, Mersin’in Çamlıyayla ilçesindeki Kadıncık Çayı üzerine kurulması planlanan Akhan I-II Regülatörü ve HES projesinin aldığı Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu kararını yargıya taşıdı. HES projesine onay veren ÇED Olumlu kararının iptali istemiyle açılan davayı Mersin 1. İdare Mahkemesi görüştü. Mahkeme, davayı açan yurttaşların HES’in planlandığı ilçede ikamet etmediklerini belirterek, davacıların davaya konu olaydan etkilenmediğine kanaat getirdi. Mahkeme heyeti 18 Temmuz tarihinde davanın ehliyet yönünden reddine karar verdi.

İSTEM BAŞKA KARAR BAŞKA

Mersin 1. İdare Mahkemesi’nin dava dilekçelerini okumadan, standart hale getirilen metinler üzerinden çevre davalarına ret kararları verdiği, aynı mahkemenin 26 Eylül tarihinde aldığı bir başka kararla ortaya çıktı. 14 yurttaş, Mersin’deki Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) şantiyesi yakınlarındaki taşocağı için çıkan “ÇED Gerekli Değildir” kararı hakkında yargıya gitti. Akkuyu NGS projesinin sahibi ROSATOM’a bağlı bir şirketin başvurusu üzerine çıkan, taşocağında ÇED raporu almaksızın faaliyet yürütülebileceği kararına itiraz eden Mersinliler, Mersin 1. İdare Mahkemesi’nin kararının kendilerine tebliğ edilmesiyle büyük bir sürpriz yaşadılar. Mahkeme, “ÇED Gerekli Değildir kararının” iptali için açılan davaya hakkında, “ÇED Olumlu kararının iptali istemiyle açılan davayı ehliyet yönünden reddettiği” kararını aldı.

METİNLER VİRGÜLÜNE KADAR AYNI

Mersin 1. İdare Mahkemesi’nin açtıkları davayla ilgili değil, başka bir konuda ret kararı verdiğini gören avukatlar büyük şok yaşadı. Tesadüfen Mersin 1. İdare Mahkemesi’nin Akhan I-II Regülatörü ve HES projesi kararına ulaşan avukatlar, karar metninin taşocağı davasındaki metinle birebir aynı olduğunu fark ettiler. İki karar metninin tamamen aynı olduğunu, Akhan I-II Regülatörü ve HES projesine ilişkin karar metninde bulunan anlatım bozuklukları ve imla yanlışlıklarının olduğu gibi taşocağı davası karar metnine de girdiğini gören avukatlar, Mersin 1. İdare Mahkemesi’nin dava dilekçelerini okumadan, kopyala yapıştır yöntemiyle karar alıyor olabileceği ihtimali üzerinde duruyor. İki farklı kararın da aynı isimlerden oluşan mahkeme heyetleri tarafından alınmış olması bu ihtimali artırıyor. Akhan I-II Regülatörü ve HES kararını alan heyetin başkanı ve bir üyesi, Akkuyu taşocağı kararına imza atan üç kişilik heyette de yer alıyor.

ÇEVRE HUKUKU YOK HÜKMÜNDE

Akkuyu NGS yakınlarındaki taşocağı hakkında açılan davanın avukatlarından Cömert Uygar Erdem BirGün’e yaptığı açıklamada, başka bir davanın karar metninin karşılarına çıkmasıyla şaşkınlık yaşadıklarını belirtirken, bu durumun çevre davaları söz konusu olduğunda rutin bir hale gelmesinden endişelendiğini söyledi. Hataların yalnızca dava konusunun yanlış belirtilmesiyle sınırlı kalmadığını belirten Erdem, şu açıklamayı yaptı: “Açtığımız davada, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı hasım mevkiinden çıkaran Mahkeme, davamızı Mersin Valiliği’ne karşı açılan ÇED Olumlu kararının iptali davasına dönüştürdü. Oysaki ÇED Olumlu kararı, Bakanlık tarafından verilen bir karar. Mahkeme, davamıza gerekli özen ve dikkati göstermedi ve hak arama özgürlüğümüzü matbu bir karar ile engelledi. Çevre davalarında ilk aşamada ehliyet veya süre yönünden ret kararları sıradanlaştı. Bu örnekteyse artık mahkemelere sunulan dava dilekçelerinin okunmadan reddedildiğini görüyoruz. Davalar temyiz aşamasındayken faaliyetler alıp başını gidiyor ve çevreye geri dönüşü olmayan zararlar veriliyor. Yapımından yıllar sonra yargıdan dönen Karadeniz Sahil Yolu Projesi’nde olduğu gibi, çevresel yıkıma müdahale edemeyen yargı kararları kadük hale geliyor” değerlendirmesinde bulundu.