Su yolunu bulur mu?

bar6Kaynak: Yeşilist, Selen Duru

Bugün 17 Eylül 2014. İstanbul’da su bitti bitiyor derken, Orman ve Su İşleri Bakanlığı yaptığı fantastik açıklamalarla içimize su(!) serpmeye çalışırken, İstanbul baraj doluluk oranı çoktan 14,46’ya düştü bile.

Yağışlarla dolu bir yaz geçti, sular çatılardan akıp gitti. Baraj birikimlerine uzun vadede etki yaratamayan yağışlı günler belki içimizi rahatlatır gibi göründü. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı raporlarda 2014 Ağustos ayının, 2013’e oranla tüm bölgelerde daha yağışlı geçtiği gözlemleniyor.

Haritayı ne kadar mavili-yeşilli görsek de baharla birlikte artan yağmurlu gün sayısı, ısı değerlerinin üzerinde geçen sonbahar ve kıştan sonra, kuraklık gerçeğinin rengini haritalardan silemedi. Yağışlar neredeyse tüm ülkede geçen yıla göre %100’den fazla artış gösterirken barajlar hiç olmadığı kadar boş. Bunun nedeni ise betonlaşma sebebiyle suyun toprağa kavuşamaması.

 

Geçen yıla göre toprağın kuraklık değerlerine baktığımızda ise durum şöyle:

Yukarıda yer alan 12 Aylık Türkiye kuraklık değerlendirmesinde, kahverengi ile gösterilen bölgeler “çok şiddetli kurak”, beyaz bölgeler ise MGM’ye göre “normal civarı” olarak değerlendirilmiş. Siyah ise “olağanüstü kurak” olarak belirtilmiş, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere kuralık yurdu hakimiyeti altına almış.

Bu durumun ne kadar ciddi olduğunu sadece haritadaki kahverengi ve siyah tonları değil kuruyan gölet sayısı, su kesintileri, zehirlenme vakalarından da anlıyoruz.

Küresel iklim değişikliği nedeniyle hava sıcaklıkları normallerin üzerinde seyrederken İstanbul’da da bir yandan hava sıcaklığı artıyor, bir yandan da yine yazın çoğunluğunda olduğu gibi fırtına ve şiddetli yağış alarmları veriliyor. Biz barajların doluluk oranını milim milim sayarken kanallardan taşıp giden, trafiği felç eden sular gözümüzün önünde akıp gidiyor.

 

Dünyanın farklı şehirlerinde fazla yağmur yükü, yol kenarlarındaki yeşil alanların emici desteği ile çözülürken, betonlaşmanın yeşil alan oranını geçtiği İstanbul’da caddeleri ve evleri su içinde bırakıp geçiyor.

World Cities Culture Forum’a göre İstanbul’daki yeşil alan oranına gelecek olursak, 2009 yılında bu rakam %1,5 olarak verilmiş. Bu oranlar diğer metropoller için şöyle:

Toprağa nefes olan yağmur suları İstanbul’un ve İstanbullu’nun bu kentte kabusu oluyor. Küresel iklim değişikliği ve betonlaşmanın etkisiyle bir ekümenopolis haline gelen İstanbul’da bir yanda su kıtlığı yaşarken diğer yanda su taşkınlarının sorun haline gelmesinin kentin şahsına münasır yapılaşmasından kaynaklandığını hepimiz biliyoruz. Bu koşullarda küresel iklim değişikliğinin en açık şekilde görüldüğü metropolde yaşıyorken, şuna da dikkat çekmeliyiz: Önüne beton yığmadıkça su akıp yolunu bulur.