Hasankeyf Höyüğü tartışmaları devam ediyor

Kaynak: Özer Akdemir, Evrensel, 26 Ekim 2015

höyükHasankeyfi sular altın bırakacak olan Ilısu Barajı’nın inşaatı hızla devam ederken, yirmiye yakın uygarlığa beşiklik etmiş Hasankeyf’in arkeoloji bilimi açısından önemi her geçen gün daha da belirginleşiyor. 2005 yılında bulunan ve 2011 yılında kazılmaya başlanan Hasankeyf Höyüğü, bu tarihi kentin şu an için gizemini koruyan en önemli keşiflerinden birisi olmaya aday.

İLK İNANÇ YERİ Mİ?

Geçtiğimiz Haziran ayında Hasankeyf Höyüğü kazı heyeti Başkanı Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam’ın basına yansıyan açıklamaları arkeoloji çevrelerinde büyük bir heyecanla karşılanmıştı. Uluçam, Hasankefy Höyüğünü “tarihin bilinen ilk inanç merkezi” olarak nitelenen ve kazıldıkça dünya tarihinin yeniden yazılmasına yol açan bilgiler ortaya koyan Göbeklitepe ile karşılaştırıyordu. Uluçam gazetecilere, “Hasankeyf’in tarihinin 12 bin yıl öncesi olduğunu gösteren önemli bulgular elde ettik. Dünyanın en eski yerleşim birimlerinden Göbeklitepe’den daha eski bir mabetin ortaya çıkarılması ise çok önemli bir gelişme, Bulduğumuz dikilitaşla ilk ibadet yerinin Hasankeyf’te olduğu belgelendi” diyordu.

‘BULUNTULARIN GİZLENMİYOR’

20 Eylül Dünya Hasankeyf günü etkinlikleri için gittiğimiz Hasankeyf’te höyükle ilgili duyduklarımız arasında höyükte çıkarılan buluntuların gizlendiği iddiaları da vardı. Bu iddia höyüğün arkeoloji bilimi açısından öneminin ortayı çıkmasının, Ilısu Barajına milyonlarca dolar harcayan siyasi iktidar tarafından istenilmediği iddialarıyla birlikte ortaya atılıyor, iddiaya kaynak olarak da yöredeki bir üniversitede görev yapan bir bilim insanı gösteriliyordu.

Hem bu iddia, hem de Hasankeyf Höyüğü ile ilgili daha çok bilgi edinmek için kazı heyetinde görev yapan arkeologlara bazı sorular yönelttik. Kazı heyeti Başkanı ve Batman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam Höyükteki buluntuların gizlendiği iddialarını kesin bir dille reddetti. Uluçam, höyükte bulunan ve üzerinde çalışmalardın tamamlandığı tüm eserlerin Batman Müzesinde olduğunu belirterek, “Bilimsel arkeolojik kazıların hiç bir safhası ve bulgusu gizli kapalı değildir. Kayıt ve koruma altındadır. Üzerinde yapılması gereken işlemler atölye ve laboratuarlarda tamamlandıkça müzeye teslim edilmektedir” yanıtını verdi.

Höyüğü Türkiyeli arkeologlarla birlikte kazan Japonya Tsukuba Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yutaka Miyake höyükteki buluntuların gizlendiği iddialarına Uluçam’dan daha sert bir tepki verdi, “Çok saçma ve kesinlikle olamaz. Hatta çok komik bile diyebiliriz”!

KAZI HEYETİ BAŞKANINDAN GERİ ADIM

Uluçam’ın Haziran ayında basına yansıyan açıklamaları üzerine höyüğün yaşı ve Göbeklitepe ile kıyaslanması konusu ise biraz daha karışık. Uluçam, kendi sözlerini referans göstererek sorduğumuz bu soruya birkaç ay öncesinden daha farklı bir yanıt verdi. Daha önce, höyükteki buluntuların Hasankeyf’in tarihini 12 bin yıl önceye götürdüğünü, Göbeklitepeden bile daha eski bir mabedin ortaya çıkarıldığını açıklayan Uluçam konuyla ilgili sorumuzu; ” Size ulaşan bilgiler biraz spekülatif. Ulaşabildiğimiz en erken kültür katmanları akeramik Neolitik döneme ait (MÖ. 11.500 yıl öncesi)” diye yanıtladı. Oysa bizim ulaştığımız bu bilginin kaynağı da kendisiydi. Haziran ayının sonların da basına yansıyan sözlerinden bu bilgi vardı. Uluçam Haziran ayındaki bu önemli iddialarından geri adım atmış görünüyor.

‘O TARİHİ ULUÇAM’A BEN SÖYLEMİŞTİM’

Japon kazı heyeti başkanı Prof. Miyake de Uluçam’ın Hasaneyf höyüğünün Göbeklitepeden bile eski olduğuna yönelik sözlerini ilk kez bizim sorumuz üzerine duyduğunu ileri sürdü. Miyake, gazetemize höyüğün yaşı ile ilgili daha ayrıntılı bir açıklama yaptı; Ellerinde Hasankey Höyüğünden 50’ye yakın Karbon 14 tarihleri olduğunu aktaran Miyake, şunları dile getirdi, “Bunların çoğu MÖ 9500 ile 9000 yıllar arasına düşüyor. Buna dayanarak, biz Hasankeyf Höyük’ün tarihi 11.500 yıllık diyoruz”

Miyake höyüğün Göbeklitepe ile karşılaştırılmasında esas sorunun Göbeklitepe’nin tarihlendirilmesinden kaynaklandığı görüşünde. Daha önce Göbeklitepe’nin Neolitik tabakalarının, MÖ 8600 yılları civarına tarihlendirildiğini belirten Miyake, “Ben de daha önce bu tarihlere dayanarak, Prof. Uluçam’a Hasankeyf’in Göbeklitepe’den daha eski olabileceğini anlatmıştım.  Ancak son yıllarda Göbeklitepe III. tabakanın (görkemli yuvarlak yapıların bulunduğu tabaka),  MÖ 10. binin ikinci yarısına (yani MO 9500-9000) tarihlendirilebileceği öne sürülmeye başladı, kazı ekibi tarafından. Göbeklitepe’de karbon yaşlandırmaya uygun bitki kalıntılarına pek rastlanmadığını belirtiyordu eskiden. Ancak son yıllarda iyi örnekleri toplanabildiğini duydum ve bu yeni tarihlerde o örneklerden alınmış olabilir. Bu tamamen yeni gelişmedir” dedi.

GÖBEKLİTEPE İLE ÇAĞDAŞ

Göbeklitepe’deki tarihleme süreci ile ilgili bu değerlendirmeleri yapan Miyake’nin sonuç cümlesi ise Hasankeyf Höyüğü’nün ne kadar da önemli olduğunu ortaya koyar nitelikte; “Eğer bu yeni tarihlerden yola çıkarsak, Hasankeyf Höyük ve Göbeklitepe III. tabakanın hemen hemen çağdaş olduğu söylenebilecek”.
Hasankeyf Höyüğünü bir yerleşim yeri olarak değerlendirdiklerini söyleyen Miyake buna karşın yerleşmenin ortasındaki diğerlerinden farklı özellikler taşıyan törensel özellikte yapıya rastlandığını dile getirdi. Miyake buna benzer bir durumu daha geç bir döneme denk gelmekle birlikte Çayönü Höyüğü ve Nevali Cori’de rastlandığını aktardı.

‘YORULDUM, GERİLDİM, USANDIM’

Son olarak höyüğün baraj suları altında kalması ile neleri kaybedeceğimiz, höyükteki kurtarma kazılarında nelerin kurtarılacağı, ömrü 50-60 yıllık bir baraja böylesine önemli bir arkelojik buluntunun tercih edilmesinin ne derece doğru olduğu gibi sorularımıza iki bilim insanından da doyurucu bir yanıt alamadık.

Abdüsselam Uluçam, baraj konusu ile ilgili birçok gazete, dergi, tv ve panelde konuşmacı olduğunu, bu konunun altında farklı beklentiler ve yönlendirmeler gördüğünü ileri sürerek içinde bulunduğu duygu durumunu şu sözlerle özetledi; ” Artık yoruldum, gerildim ve usandım. Bunun için yoruma yönelik bu sorulara muhatap olmuyorum. Üzgünüm”.

Höyükteki kazılar Hazirandan sonra tekrar başlayan çatışmalı ortam nedeniyle durmuş durumda. Bölgedeki tüm barajların derhal durdurulmasını isteyen PKK’nin dönem dönem baskınlarına yeni korucu alımlarıyla yanıt veren siyasi iktidar, Ilısu Barajı inşaatına tüm hızıyla devam ediyor. (İzmir/EVRENSEL)