Dünyanın su gaspçıları suyumuzdan para kazanıyor

Dünyanın dört meşrubat ve ambalajlı su devi Nestle, Danone, Coca-Cola ve Pepsi dünyanın suyunu çekmeye, kirletmeye ve en temel yaşam hakkımız olan suyumuz üzerinden para kazanmaya devam ediyor. Hemen her ülkeye yayılmış vaziyette olan bu şirketler dünyanın can damarlarını emerken, sadece suyumuzu değil gezegenin geleceğini de yok ediyor (Bkz harita 1).  Aşağıdaki harita gittikleri her ülkede pazarı kapma yarışına giren şirketlerin savaş alanına döndürdüğü dünyamızın temsili bir resmidir.

Kuraklıkta bile su kullanım önceliği şirketlere!

Dünyada bu şirketlerin el atmadığı bir yer kalmamış durumda. Özellikle Afrika ülkeleri, Orta Doğu ülkeleri, Hindistan ve Bolivya gibi kuraklıktan muzdarip yerlerde en temiz su varlıklarını tespit edip, kendileri için çekiyorlar. Yüzey sularının temiz olmadığı yerlerde yaşamın garantisi olan yeraltı sularını kullanıyorlar; tıpkı İzmir Kemalpaşa’daki Coca-Cola tesislerinin yaptığı gibi. Aynı şirket, Hindistan’da kuraklığın kol gezdiği Gujarat eyaletinde binlerce ton su çekerek, kullandığı suyun yaklaşık sekizde biri kadar da atık su üretiyor. İnsanlar artık içmeye, hayvanlarını ve tarlalarını sulamaya su bulamayıp, kentlerin varoş semtlerine göç etmek zorunda kalıyor, yoksullaşıyor ve daha büyük bir sefaletin içine sürükleniyor.

Vatandaşa paralı, şirketlere bedava su!

Üstelik bu şirketler tüm dünyada hükümetlerle yaptıkları anlaşmalar sonucu temiz tatlısu varlıklarına çoğu zaman hiçbir bedel ödemeden el koyuyor; tıpkı Türkiye’de olduğu gibi. Hükümetler Dünya Bankası, IMF, Avrupa Yatırım Bankası ve Inter-Amerikan Bankası gibi finansal kuruluşlarla yapılan kredi anlaşmaları gereği halkın değil şirketlerin çıkarlarını gözeten sözleşmelere imza atıyor. Şirketler, devletlerin sağladığı imtiyazlar sayesinde kullanım hakkı adı altında insanların suyuna ve toprağına el koyup, kaynakları kurutuncaya kadar üretimlerine devam ediyor. Hindistan’da bu şirketler yüzünden içecek suyu pet şişeden almak zorunda kalan insanlar, artık suyu sütten daha pahalıya satın almak zorunda kalıyor. Bu durum artık bize de yabancı değil. PET şişede aldığımız bir suya 1 TL ile 8 TL arasında değişen fiyatlar ödeyebiliyoruz. Hepimize ait olan su varlıklarımızdan su çekip ambalajlayan şirketler yüzünden göllerimizde, akarsularımızda su kalmayınca barajlar, göletler ve kanallar yapılıyor. Su arzı yaratmaya yönelik bu projelerin parası da yine bizim cebimizden çıkıyor. Şebeke suyunun birim fiyatı da, faturalarımızdaki ek maliyet ve vergiler de gittikçe artıyor. Üstelik musluklarımızdan akan su çoğu büyük şehirde içilemiyor. İçme suyunu ayrı olarak para ödemek zorunda kalıyoruz. Türkiye’de asgari ücretle geçinen dört kişilik bir ailenin aylık bütçesinin %14-17’si içme ve kullanma suyuna gidiyor. Hal böyle iken suyumuzu kirletip ondan para kazananlar çektikleri suya para ödemiyor!

Halk sağlığı büyük tehlikede

Büyük kısmı suyumuzdan oluşan meşrubatlara gelince, örneğin Coca-Cola’nın bir litresinden 112 gr şeker var. Bunun 433 kalori enerjiye denk geldiğini düşünürsek, normal miktarda tüketimin bile zaman içinde kişinin kilosunu artıracağı aşikâr. İçindeki kafein ve diğer maddelerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine yönelik de çeşitli araştırmalar var. Latin Amerika ülkelerinde şeker oranı yüksek sağlıksız meşrubatlar yüzünden halk sağlığı ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya. Meşrubat pazarının %73’ünün Coca-Cola’ya ait olduğu Meksika’da 2006’dan bu yana katlanarak büyüyen obezite sorunun en önemli nedeni olarak şekerli meşrubatlar gösteriliyor. Meşrubat şirketleri ise böyle yaftalanmaktan şikâyetçi. “Makbul miktarda içmenizi öneriyoruz” diyen şirketlere sormak lazım. Peki, siz ürünlerinizi müşterinin vücut kitle indeksine göre karneyle mi satıyorsunuz, yoksa “ne kadar satarsak o kadar kar” mı diyorsunuz?

Ekolojik ayakizi de yüksek   

Şirketlerin iddialarına göre ambalajlı su üretmek için bile kullandıkları su 1 litre ürün için 2,7 litreye suya denk geliyor. Yani su ayakizi çok ta yüksek olmayan bir içecekler ürettiklerini iddia ediyorlar. Ancak bir litre Coca-cola için 442 litre su sadece şeker kamışının üretimine; veya 618 litre su yüksek fruktozlu mısır şurubu üretimine gidiyor. Buna ambalajın, etiketlemenin vs. su ayak izi de katıldığında meşrubatın iddia edilenden yüzlerce kez daha suya mal olduğu ortaya çıkıyor. Ayrıca ambalajlı içeceklerin enerji ayakizi de oldukça yüksek. Bir şişe ambalajlı ürün için kullanılan enerjinin yarısı PET şişenin üretimine gidiyor.

 

Bu ambalajların doğada birikimi, önemli bir bölümünün geri dönüşüme gitmemesi ve gidenlerin de büyük oranda daha düşük kalitede ürünlere dönüştürülmesi ise bu sektörün ekolojik ayakizinin sadece bir kısmı. Buna iklim değişikliğiyle boğuşan bir dünyada bu ürünlerin dünyanın bir ucundan ötekine taşınması sonucu oluşan karbon emisyonlarını da kattığımızda tabla daha da karanlık bir hal alıyor.

Doğaya bu kadar pervasızca zarar veren şirketler bazen de mevcut su varlıklarından kullanımı azaltmak adına yağmur hasadı sistemi kurduklarını belirterek kendilerini çevreci ilan ediyor. Oysa insanların ve doğanın hakkı olan yağmur suyunu bile kullanmayı çevrecilik olarak lanse etmek arsızlıkta gelinen son noktadan başka bir şey değildir. Bir de Coca-Cola’nın marifeti olan PlantBottle gibi “çevre dostu” olduğu söylenen ürünlerle yapılan bir çeşit reklamcılık anlayışı var. Bu şişeler kısmen bitkilerden elde edilen malzemeyle üretiliyor. Normal şişe ile PlantBottle arasındaki fark, daha önce petrolden elde edilen kimyasal bir içeriğin artık şeker kamışından elde ediliyor olması. Bitkiye dayalı plastik kullanmaktaki amaç, petrol gibi, yenilenemeyen kaynaklara olan bağımlılığını azaltmak denilse de üretim sürecinde bitkisel materyaller kullanılarak elde edilen plastikler yeni sorunlara yol açıyorlar. Mesela “PlantBottle” üretimi için gereken şeker kamışı endüstrisi yüzünden Brezilya’da yağmur ormanları yok ediliyor. Ayrıca yoğun su isteyen şeker kamışı su varlıklarının hızla tükenmesine ve kirlenmesine neden oluyor.

Devede kulak sosyal sorumluluk projeleri

Her sene çıkardıkları sürdürülebilirlik raporları birer reklam faaliyetinden öte gitmeyen bu şirketlerin çok iddialı cümlelerinden bir tanesi var ki akıl alır gibi değil. “Kullandığımız su kadarını topluma ve doğaya geri kazandırdık” diyen şirketler aklımıza şu soruyu getiriyor? Yahu siz bu içeceklerin içine su değil de hava mı koyuyorsunuz? Yapacağınız hangi sosyal projesi kurak bölgelerde gasp ettiğiniz sular yüzünden geri dönüşü olmayan ekolojik yıkımları ve aç susuz bırakılan insanların mağduriyetini silebilir?

İşte meşrubat ve ambalajlı su devlerinin Türkiye’ye yansıması bir olay da yıllardır Coca-Cola şirketinin İzmir Kemalpaşa’daki tesislerinde yaşanıyor. Bu şirket her yıl 1 milyon m3 yeraltı suyunu ücretsiz çekiyor. 15 yıldır çevre muhabirliği ve gazeteciliği yapan ve bu konuyu gündeme taşıyan Özer Akdemir Su Hakkı’na  (Açık Radyo 94.9) İzmir’den telefonla katıldı. Akdemir’in anlattıklarını buyurun buradan dinleyin: