Bursa sahilleri ne kadar temiz?

Kaynak:Mustafa Emre ÖZGEN, Birsen PINAR, bursa.com, 6 Temmuz 2017
Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Ali Uluşahin, denizlerdeki temizlik raporları hazırlanırken bakteri ölçümlerinin yapıldığını ama insan sağlığı için ciddi risk oluşturan ağır metal ölçümlerinin yapılmadığını söylüyor.Yaz mevsimi ile Bursa’nın büyük bölümü kıyılara akın ediyor. Gemlik, Mudanya ve Karacabey gibi Marmara’ya kıyı ilçelerde de turizm faaliyetleri büyük artış gösteriyor.

Peki Bursa kıyıları gerçekten temiz mi? Her yıl yayınlanan, kıyıların genellikle temiz olarak açıklandığı raporları nasıl okumak gerekiyor? Deniz, hava ve toprak kirliliğinde dikkate alınan kriterler neler? Bunların insana ve doğaya ne etkileri var?

Konuyla alakalı bursa.com’a konuşan Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Ali Uluşahin, denizlerde özellikle endüstriyel işletmelerden kaynaklı dikkate değer kirlenmeler olduğunu, bu kirlenmelerin ağır metallerden kaynaklandığını söylüyor. Kirlenen ortamların birbirinden bağımsız değerlendirilemeyeceğini söyleyen Uluşahin, deniz, hava ve topraktaki kirliliğin birbirini etkilediğini, tüm canlılara büyük zarar verdiğini dile getiriyor.

“100 GÜNÜN 78’İNDE KİRLİ HAVA SOLUYORUZ”

Bursa’da soluduğumuz hava, içtiğimiz su, tükettiğimiz gıda, girdiğimiz deniz ne kadar temiz?

Kentimizde maalesef bunların hiçbiri temiz değil. Bilimsel verilerin ortaya koydu ki Bursa’da her yüz günün yetmiş sekizinde kirli hava soluyoruz. Açıkçası zehirleniyoruz. Gıda katkı maddelerini mi konuşalım, damacana sularda bakterilerin oluşturduğu riskleri mi konuşalım, arıtma cihazlarından kaynaklı ortaya çıkan riskleri mi konuşalım? Sağlıklı gıda tükettiğimizi söylemek çok zor. Denizlerimiz derseniz, ilgili mevzuat denizleri kontrol etmek için yeterli değil. Deniz kirliliğinin ölçümünde biyolojik bir kaç kritere bakıyoruz. Ağır metallere baktık mı? Diğer risklere baktık mı? Bakılmıyor çünkü mevzuat zorunlu kılmıyor.Deniz kirliliği ölçülürken dikkate alınan kriterler neler?

Üç tip bakteri ölçümü zorunlu: koliform bakteri, fekal bakteri ve streptokok bakteri. Mevzuat diğer kriterleri de tanımlamış ama onların ölçümü zorun değil. Marmara Denizi ve Bursa kıyılarında kirletici etken çok fazla.

“BAKTERİLER ARAŞTIRILIYOR AĞIR METALLER ARAŞTIRILMIYOR”

Son günlerde gündeme gelen balık ölümleri neden meydana geliyor?

Balık ölümlerinin sebeplerini bilmek için özellikle balıklarda detaylı analiz yapmak gerekiyor. Bu Tarım İl Müdürlüğünün görevi. Bize son gelişmelerle ilgili net sonuç gelmedi. Bu ölümlerin neden meydana geldiğini bilmiyoruz. Tutturmuşuz mikrop, bakteri. Kimyasalları kimse sorgulamıyor. Suda arsenik, cıva, kurşun gibi ağır metaller varsa bunlar zaten bakteriyi öldürür. Ölçümde bakteri çıkmayınca denizi temiz sanırsınız. Bu kimyasallar insan sağlığına da aynı şekilde zarar verir.

Sudaki bakteri bağırsak enfeksiyonlarına neden olur bu da bir süre sonra geçer. Ama ağır metaller öyle değil. Bu maddeler hangi tip olursa olsun metabolizmada depolanır. Vücut ağır metali atamaz. Bu depolama kritik eşiği aştıktan sonra kanserojen etki ortaya çıkar. Bağırsak enfeksiyonu yapacak bir şeyi araştırıp kanserojen etkili kimyasalı araştırmamak iyi cesaret!
Bu ağır metaller sulara nasıl geçiyor?

Endüstriyel atığın içinde; sanayi atıklarında, baza gazlarında, suya dökülen atıklarda ağır metaller vardır. Deniz ve hava kirliliği ile mücadele edeceksek atıkların döküldüğü yerleri incelemek gerekir. Bir bidon tehlikeli atık suya döküldüğünde, o bölgedeki oksijeni tüketir. Oksijen azaldığında suyun içindeki canlılık farklılaşır. Suyu temizleyen ve oksijene ihtiyaç duyan bakteriler yerine oksijensiz ortamda çoğalabilen çürükçül bakteriler ortaya çıkar. Ortam bataklığa dönüşür, çürük yumurta kokusu ortaya çıkar. Bu koku, bakterilerin salgıladığı hidrojen sülfür gazı kokusudur. Kirli derelerin yanından geçtiğimizde aldığımız bu koku, merkezi sinir sistemi olmak üzere vücuda çok çeşitli zararlı etkileri olan bir gazdır.

“DERE YATAĞINA NEDEN BETON DÖKÜYORLAR?”

Peki bu maddelerin su ürünlerine etkisi nedir?

Suya geçen maddeler balıklara geçiyor. Biz balığı yiyoruz, dolayısıyla bize de geçiyor. Bir anımı anlatayım. 2012 yılında “Nilüfer Çayı Temiz Aksın” kampanyasını başlattık. Köylülerle birlikte çalıştık. Kocaçay’ın Marmara Denizi’ne döküldüğü yerde bir balıkçı bana şunu anlattı: eskiden haftada bir kez balığa çıkardım, ailemin geçimini karşılardım dedi. Denize döküldüğü yerde kefal çıkarmış. Kefal bitti, her gün balığa çıkmaya başladım dedi. Sonra balık da bitmiş, midye toplamaya başlamış. Siz midyede ağır metal var diyorsunuz ben geçimimi nasıl sağlayacağım diyor. Bu kirlilik sürecini çok iyi anlatan bir anı. Hem deniz canlılarını, hem de balıkçılığı bitiriyoruz.

Yine Nilüfer Çayı konusunda, bu akarsu 202 km uzunluğa sahip. Kaynağında içme suyu kalitesinde olan bu su, Bursa’yı geçtikten sonra 4. kalite limitlerini de aşıyor. İçilmez, kullanılmaz, ancak tarımda kullanılabilir. Yatağına beton atarak dereyi temizleyemezsiniz. Kirletici kaynağı kirletmeye devam ettiğinde beton ne işe yarayacak?

Ölçüm ve gerekli yaptırımlar nedir, nasıl uygulanmalı?

Ağır metaller ölçülürse yaptırımı olmak zorunda. Kirliliğin kaynağı nedir, hangi fabrikadır bilinmeli. Nilüfer Çayı eylemleri döneminde bazı sembolik cezalar kesildi ama sanayiciler ile karşı karşıya gelinmek istenmiyor. Bizim için sanayi ve kalkınmaya karşılar dediler. Neden karşı olalım, biz mühendisiz ve sanayide çalışıyoruz. Ama sağlıklı bir ortamda yaşamak istiyoruz.

“ZENGİNSEN DAHA AZ ZEHİRLEN”

Kirli suların tarımda kullanılması ne gibi sonuçlar meydana getiriyor?

Toprağı kirleten etmenlerden biri havadır. Asit yağmuru dediğimizde bu gökyüzünden yeşil bir şeyler yağacak demek değildir. Zararlı maddeler, yağmur ve kar tanelerinin içinde asit toplarına dönüşüyor ve toprağı olumsuz etkiliyor. Su iyi bir çözücüdür. Havadaki kirliliği toprağa indirir. Bacaların saldıkları maddeler yere indiğinde toprağın pH değerini düşürür. Ayrıca toprağı nereden suluyorlar? Dereden, gölden ya da kuyudan. Bu suların kirli olması da toprağı kirleten bir etkidir. Daha da tehlikesi bu kirliliğin topraktan bitkiye geçmesi. Toprak filtre edici bir madde olmasına rağmen yanlış tarım ilaçları da toprağı kirleten etkilerdendir.

Organik ürün diye bir şey var. Daha sağlıklı ve doğal olduğunu söyledikleri şeyler daha pahalıya satıyorlar. Organik ürünü neden pahalıya satıyorsun? Bu “biz seni zehirliyoruz” demenin farklı çeşididir. Günlük satın aldığımız gıdalarda kullandığın maddelerle, üretim koşullarıyla bizi zehirliyorlar, ama daha sağlıklı olduğunu söyledikleri ürünleri de daha pahalıya satıyorlar. Zenginler daha az zehirlensin, vatandaş daha çok.

“SAĞLIKLI ÇEVRE ANAYASAL HAKTIR”

Söz konusu olumsuzluklara karşı atılan somut adımlar var mı?

Ülkemizde mevzuat anlamında ciddi sıkıntılar var. Örneğin Yüzme Suyu Kalitesi Yönetmeliği, bu işin nasıl yapılmaması gösteren bir belge. 19 kriter konulmuş ama üç tanesi zorunlu. Gerisi kirletici ama bakmasanız da olur diyor. Bahsettiğimiz ağır metaller zorunlu kriterlerin içinde değil. Yerel yönetimlerimiz turizm gelirlerini yükseltmek için Mavi Bayrak yarışındalar. Hava, su ve toprak kirliliğini birbirinden ayırmamak gerekli. Herkes üzerine düşeni yapsaydı, Bursa günden güne kirlenen bir görüntü vermezdi.Havada bulunan zararlı madde yağışla toprağa düşüyor. Toprağı kirlettik, tarım ürünü o kirliliği çekti, gıdamız da kirleniyor.

Vatandaş ne yapmalı?

İşimiz gerçekten zor. Güvenilir ve bilinen markaları tüketin dersek, işin ekonomik boyutu ortaya çıkıyor. Benim tavsiyem, anneannelerimiz, babaannelerimiz ne yapıyorsa, onu yapsınlar. Evde üretebildikleri gıdaları tüketsinler.

Sağlıklı çevre anayasal haktır. Vatandaş yöneticilere, belediyelere, milletvekillerine, iktidara, muhalefete sağlıklı bir çevrede yaşamak istediğini söylesin. Bunu sağlamazsanız size oy yok desin. Nilüfer Çayı koktuğu sürece size oy yok desin. Gemlik meydanındaki dere kirli olduğu sürece size oy yok desin. Su bulamazsak, toprak bulamazsak ne olacak onu konuşmamız gerekiyor. En önemli mücadele, doğa ve çevre için yapılan mücadeledir.