Susuz bir yılın ardından

2017’nin kurak geçmesi sadece içme suyunda yaşanan krize değil, tarımsal üreticime de yansıdı. Kurak geçen yılın ardından Mart ayıda çiftçiler tekrar sebze ve bakliyat ekimine başladı. Birçok üretici tere, roka, maydanoz, marul gibi sezonluk yeşillik türü bitkilerin yanı sıra salatalık, kabak, fasulye gibi sebzeleri ve bakliyatları ekiyor. Malatya Sonsöz adlı yerel gazeteye konuşan üretici Hamit Yılmaz köylülerin susuzlukla mücadele ettiğini ve üretimin fiyatlara yansıyacağını dile getiriyor ve şunu ekliyor: “Bu yıl kuraklık üreticilerin en büyük sorunu. Yağış az olduğu için çoğu bölgelerde üretici sebze ektirmiyor. Öncelik kayısı olduğu için üretici kayısıya suyu vermek zorunda. Bazı ürünlerde üretim az olduğu için fiyatlarda artış oldu. Genellikle Malatya civarında su sıkıntısı olduğu için çiftçi ekimi çekinerek yapıyor. Çiftçi ekim yaparsam yetiştirebilir miyim, ürün kurur mu, yetiştiremez miyim diye endişeleniyor.”

Tohum ekimi için toprağın yeterli sıcaklığa ulaşması gerektiğini dile getiren Hamit Yılmaz sözlerine şöyle devam etti: “Toprağın belli bir ısıya gelmesi lazım, aksi halde ekimler olduğu gibi kalır. Sebzelerden en çok maydanoz hassastır ve zor çıkıyor. Maydanozun tohumu sert olduğu için bol bol sulanması ve üstünün kapatılması lazım. Üstü kapandığında buharlaşma olur, nemlendiği için de daha çabuk çıkar. Vatandaş en çok sıkıntıyı ondan çekiyor, çimlenmemesinden dolayı. Ekimden sonra susuz kalmaması, haftada en az 2 kez sulama yapılması lazım. Bütün ürünlerde en az haftada bir sulama yapılması gerekir, aksi halde tohum vermez, ekim olduğu gibi yerinde kalır, verim alamazsınız.”

Büyük üreticilerin en az 1 dönümlük alan için tohum satın aldığını belirten Yılmaz “Büyük ürünlerde müşterilerimiz genellikle 100 gramlık ithal tohumlardan ekim yapıyorlar, onlardan daha çok verim alıyorlar. Büyük tenekeleri genellikle büyük yetiştiriciler alır, küçüklerini ise vatandaş kendi bağına bahçesine bir dönem kendine yetecek kadar eker. 100 gramlık üründe yaklaşık bir dönümlük alana ekim yapabilirsiniz. Elimdeki 100 gramlık bir salatalık tohumu en az 1 dönüm ve 1 dönüm 200 metrelik alana yetiyor. Kabakta da aynı durum geçerlidir. Karpuz ve kavun için ekime yaklaşık 1 ay daha var. Zaten en son da ekilen onlardır, o süreye kadar tüm ürünlerin ekilmiş olması lazım. Bazıları salatalık ve kabağı poşette fide olarak ekiyor, şu an ekilmesinde bir sıkıntı olmaz” ifadesini kullandı.

Susuzluk sorunundan dolayı bazı üreticilerin sebze ekiminden çekindiğini vurgulayan Yılmaz, “Genellikle Malatya civarında su sıkıntısı olduğu için çiftçi ekimi çekinerek yapıyor. Çiftçi, ekim yaparsam yetiştirebilir miyim, ürün kurur mu, yetiştiremez miyim diye endişeleniyor, iki arada bir derede kalıyor. Mevsim de bir ay erkenden gidiyor, şu an Nisan havasında gidiyoruz. Mart’tayız ama Nisan havası var, en az bir ay erkenden gidiyoruz. Su sorunu yaşayan yerlerde üretici artezyenle sulama yapmaya çalışıyor. Elektrik maliyetleri çok yüksek olduğu için bu yetişen ürün fiyatlara yansıyor. Ben Battalgazi ilçesi Yarımcahan Köyü’ndeyim, bizim köyde bir tane artezyen yok mesela, çıkmıyor. Fırat’tan alıyoruz suyu, kayısının saatini 80 liraya suluyoruz. Orada artezyen çıksa saati 10 ile 15 lira olur ama biz 80 lirayı mecburen veriyoruz, çünkü başka seçeneğimiz yok. Ya ürünü yetiştireceğiz, ya da bu işi bırakacağız. Sulama bölgesi var, o da sadece kayısı için kullanılıyor ve her yere gitmiyor, sadece belli bir kısma gidiyor” şeklinde konuştu.

Yağış azlığından dolayı suyun öncelikle Kayısıya verildiğinin altını çizen Yılmaz, şunları vurguladı, “Yağış az olduğu için çoğu bölgelerde üretici sebzeyi ektirmiyor. Önceliği kayısıya veriyorlar. Su kalırsa sebzeye verilir. Üretici aslında haklı, çünkü 20 yıllık kayısıyı kurutamazsın ama bir sebzeyi kurutabilirsin. Bu sene sudan dolayı çok zor bir yıl. Allah inşallah yağışlar verir, bu göletler dolar. Bizim de kaldırım göleti var, yüzde 30’u kullanıldı, yüzde 70’i kaldı. Bazı yerlerde sularımız var ama bağlanmamış. Kanalboyunda, Orduzu Çınar’da su var. Bazı yerlerde hat olmadığı için Kaldırım Gölet’inin yarısını ona vermişler, kapasite olmadığı için yarısı boşa gidiyor. Bu suyun yarısı Fırat’a gidiyor, yazıktır, günahtır. Malatya’nın her yerini eştiğinde su çıkar ama bizim köylerimiz öyle değil. Merkezde su var ama körlenip gidiyor. Sonbahar çok kurak geçti, biraz yağış oldu ama şu aralar biraz daha yağış sıkıntısı var. Yağış gelirse azından şu buğday ve arpamız kurtulur. Şu an hayvanlara bile verecek ot yok. Önceki gün Pütürge’den geldim, üretici hayvanlarımı dışarı çıkaramıyorum, çünkü ot yok, her taraf kurak. Şuana kadar otların en az 1 metre olması lazımdı. En çok ihtiyaç duyduğumuz güz yağışlarıdır, göletler onunla dolar.”

Türkiye, küresel iklim değişikliğinin dünyada en çok etkilediği ülkelerden birisi. Doğu Akdeniz havzasında yer alan birçok ülke arta oranda hissedilen bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verileri de bunu doğrular nitelikte. Türkiye genelinde alınan yağış 2009 yılına göre yüzde 20 oranında azaldı. 20 yıl içinde Türkiye su stresi çeken ülkeler kategorisinden su fakiri olan ülkeler kategorisine geçecek. Bu veri şu anlama geliyor, Türkiye’de 1990 yılında 3 bin metreküp olan ve şu an 1500 metreküp olan kişi başına su miktarı, 20 yıl içinde 700 metreküpe kadar gerileyecek.