AKP iklim anlaşmasını Meclis’e getirmedi, imzaladık yazdı

AK Parti’nin Seçim Beyannamesi’ndeki çevre politikalarını incelemeye devam ediyoruz. Bu yazıda AKP dönemlerinde açılan tesislerin nasıl ele alındığını irdeleyeceğiz.

Küresel Isınma ve İklim Değişikliği bölümünün Neler Yaptık kısmında “Küresel iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında en önemli uluslararası anlaşmalara imza attık. 2004 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine ve 2009 yılında Kyoto Protoko­lü’ne taraf olduk. 2016 yılında ise Paris Anlaşmasına imza attık” yazıyor.

Oysa bu paragraf insanlara yanlış bilgi veriyor. Türkiye Paris Anlaşması’nı imzaladı ama  anlaşmanın yürürlüğe girmesi için Meclis’te onaylanması gerekiyor. Paris Anlaşması ise onaylanmış değil. Üstelik Trump’ın başkan olur olmaz anlaşmadan çekilmesi üzerine Türkiye hükümeti de imza sürecini dondurduğunu ilan etti.

“Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Paris İklim Anlaşması’nın TBMM’den geçirilmemesine ilişkin, “Türkiye bu anlaşmayı imzaladı ancak parlamentosundan geçirmedi. Sebebi şu; Türkiye gelişmekte olan bir ülke olarak, iklim değişikliği konusunda gelişmiş ülkeler gibi finansal destek verme yükümlülüğü kalkmadığı sürece Türkiye bu noktada muhatap değil”[1] dedi.

Türkiye’nin iklim karnesi

Climate Action Tracker (CAT) ülkelerin iklim değişikliği alanında yaptıkları bildirimleri inceleyerek raporlayan uluslararası bir sivil toplum kuruluşu. CAT, hükümetlerin iklim eylemlerini derecelendirme sistemini Paris Anlaşması’nın 1,5°C derecelik uzun dönemli ısınma limitini daha iyi yansıtması için güncelledi. 33 ülkeyi kapsayan güncellemede kategori sayısını dörtten altıya çıkardı. Bu kategoriler şöyle: Rol model; 1,5°C derece Paris Anlaşması ile uyumlu; 2°C derece ile uyumlu; Yetersiz; Çok yetersiz; Kritik derecede yetersiz. CAT’in değerlendirmesine göre ABD, Rusya, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ülkeler iklim eyleminde “kritik derecede yetersiz”. Tüm hükümetler 2°C derece ile uyumlu hedefler ortaya koydukları takdirde, ısınma 2°C derecenin altında tutulabilecek, ancak 2°C derecenin oldukça altında tutulması mümkün olmayacak. Bunun sonucunda da Paris Anlaşması’nın 1,5°C derece limitiyle uyumlu olamayacak kadar yüksek bir sonuç ortaya çıkacak. 12 ülkenin eylemsizliği ile dünya 3 dereceden fazla ısınacak. CAT değerlendirmesi, hükümetlerin Paris Anlaşması çerçevesinde verdikleri Ulusal Katkı Beyan’larında (NDC) belirttikleri taahhütlere dayandırılıyor. Fakat, ne yazık ki, birçok ülkede iklimle mücadele eylemlerinin Ulusal Katkı Beyanları’ndan daha zayıf olduğu izleniyor.

Türkiye’de kömür, petrol ve doğalgazın 2013’te birincil enerji arzındaki payı %88’di. Elektrik enerjisinin yaklaşık %70’den fazlası fosil yakıtlardan karşılanıyor. Kömürlü termik santrallerinin kurulu gücü 2004’e göre %77 artmış durumda. Sera gazı emisyonlarını 2014’te 1990’a göre %124 artıran Türkiye, dünya sıralamasında ilk 20 ülke arasında yer alıyor. Toplam emisyonlarda kömürün payı yaklaşık %33 ve kömür kaynaklı emisyonlar %130 artmış.

Bu tablo Türkiye’nin su varlıklarını da etkiliyor. Kömürün madenden çıkarılmasından yıkanmasına, santrallerde yakılmasından atıkların işlemden geçirilmesine kadar tüketim döngüsünün her aşamasında su üzerinde önemli etkileri var.

Özetle AK Parti’nin seçim beyannamesinde yer alan çevre politikaları “Yaparsa yine AKP yapar” sloganına uygun olmuş, 16 yıldır tanık olduğumuz uygulamalara devam edeceğiz demişler.

 

[1] https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2017/11/21/bakan-albayraktan-paris-iklim-anlasmasi-aciklamasi-turkiye-bu-noktada-muhatap-degil