Krizin Detroit’e etkisi

Photo by Bill Pugliano/Getty Images

2008 ekonomik krizinin etkisiyle ABD’nin Michigan eyaletinde yer alan Detroit şehrinde 2014 yılında ciddi bir su sıkıntısı başladı. Bu yazıda Detroit’teki su krizini ve buna karşı verilen mücadeleyi irdeleyeceğiz.

Eski bir sanayi kenti olan Detroit 1990’lardan itibaren ekonomik olarak gerilemeye başlamıştı. Bu gerileme ABD’nin en kalabalık şehirlerinden biri olan Detroit’in demografik yapısını ciddi anlamda değiştirdi. Şehrin en parlak döneminde nüfusunun %55’ini beyazlar oluştururken 2010 nüfus sayımına göre beyazların oranı %10’a geriledi. Yoksulluk ve işsizlik oranları çarpıcı bir şekilde yükseldi. Yine 2008’de başlayan ekonomik krizden de etkilenen şehir 2013 yılında iflas etmişti. 2014’te ise su krizi ile anılmaya başlandı. 2014 yazında su faturalarını ödeyemeyen 80 bin hanenin daha suları kesilmeye başlandı ve bunun üzerine protestolar başladı. İnsanlar su sayaçlarının kilitlenmesine karşı çeşitli yöntemler geliştirmeye başladılar.

“Kimisi taşeronları fiziksel olarak engelliyor, kimisi de gece arabalarını su şebekesinin önüne park ediyor. İnternette dolaşan bir kılavuz, insanlara kapanmış su şebekelerini nasıl açacaklarını ve üzerini nasıl betonla kaplayacaklarını öğretiyor.” Kılavuzda “Eğer belediyeden ya da Su İşleri’nden biri gelip sorarsa, şebekenin evinizin dışında olduğunu söylersiniz” yazıyor. “Siz evde uyurken radikalin birinin gelip ne yaptığını nasıl bilebilirsiniz?”.

Daha çarpıcı olan ise su faturalarını ödeyemeyen 80 bin hanenin borcunun toplamı Detroit Sular İdaresi’nin 6 milyar dolarlık borcunun sadece %1,48’ini oluşturması idi. Bu miktar 89 milyon dolara tekabül ediyor. Genel borcun içinde bu kadar az bir yer tutan borçların tahsilâtının yapılması için belediye, özel bir şirketle anlaşma yaptı. Bu şirkete kamu fonundan 6 milyon dolar ödeme yapıldı.

Birleşmiş Milletler’den bir heyet Detroit’e gelerek incelemede bulunmuştu. Bu Detroit’i üçüncü dünya ülkesi durumuna düşürmekle eleştirilmişti. BM, güvenilir içme suyu ve hıfzıssıhha özel raportörü Catarina de Albuquerque başkanlığındaki uzman heyeti, lobiler tarafından açılan bir resmi şikâyet davasında, faturasını ödeyemeyenlere su hizmetinin kesilmesinin bir insan hakkı olan suya erişim hakkını ve diğer uluslararası insan haklarını ihlal ettiği yönünde görüş bildirdi. Kasaba toplantısında, belediye sözcüsü Johnson, BM’nin müdahalesine dudak bükerek, ciddiye almayı reddetti. “Ben kurumun buna cevap vermesi gerektiğini bile düşünmüyorum. Dünya barışına ulaşmayı hedeflediğini söyleyen bir oluşumdan bahsediyoruz, bunun gerçekleşmeyeceği de ortada.” şeklinde yorumlamıştı.

Birleşmiş Milletler yetkilileri su kesintilerinin insan haklarına aykırı olduğunu söylemişti. Sosyal hareketlerin de baskısı ile mahkeme kesintilere bir süre ara verilmesini ve bu süreçte kullanıcılara faturalarını ödeme imkânı verilmesini kararlaştırmıştı. ABD’de başlayan eylemler meselenin su faturasını ödeyemeyenlerin lehine çözülmüştü.

Bu olayın hemen ardından yaşanan Flint su krizinde yaşanan hastalık ve ölümler su hakkı tartışmalarını ülke geneline yaymışken Detroit’te bir kez daha yoksul ailelerin suları kesilmeye başlandı. Detroit belediyesi 3 Mayıs’ta 150 doların üzerinde borcu olan 20 bin evin suyunu kesme kararı aldığını duyurdu. 2014’teki su kesintilerine karşı kampanya örgütleyen Detroit Su Tugayı (Detroit Water Brigade) tekrar eylemler düzenleyerek kararı protesto etti.

ABD’deki su krizi ırkçılık, işsizlik ve yoksulluk gibi sosyal meseleleri birbirine bağlayan bir sorunlar kümesinin merkezinde yer alıyor. Demokratların Başkan adayı Bernie Sanders Michigan’da yaptığı toplantıda Flint halkının birçok mücadeleyi birleştirerek ortaya çıkardığı taleplere destek vermişti. Flint halkı son iki yıldır siyahlara yönelik polis saldırılarına karşı başlayan Black Lives Matter (siyahların hayatları değerlidir) hareketine atfen Flint Lives Matter (Flintlilerin hayatı değerlidir) hareketi başlatmış ve “suyumuzu temizleyin, asgari ücreti arttırın” sloganları atmıştı. Su Hakkı sitesinde yer verdiğimiz bir yazısında Brett Walton, ABD’de su hakkı meselesinin yeni bir sivil haklar hareketi olarak yükseldiğini anlatmıştı.