HES’ler Karadeniz derelerini kurutuyor

Karadeniz Bölgesi’nde kurulan ve kurulması planlanan 400’ü aşkın HES projesi var. Çevreye büyük bir zararı olan ve ekolojik gereksinimleri göz ardı eden bu enerji üretim tesisleri hayata geçtiği vadilerde derelerin kuruması sonucunu yaratıyor.

OMÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir, Türkiye’de su su yönetiminin hala yeterli oranda tanımlanamadığını ve bunun çok boyutlu sorunlar yarattığını belirtiyor.

Türkiye’deki en önemli eksikliklerden birisinin de HES’lerin su yönetimi sistemi içerisinde değerlendirilmeden kurulması olduğunu belirten Prof. Dr. Demir, “Dünyada su yönetimim artık bütüncül hale geldi. Yani siz bireysel olarak belli bir su kaynağını ele alarak ya da belli bir bölgeyi ele alarak veya belli bir alanı ele alarak sadece insan sağlığını, sadece insan içme suyunu veya sadece tarımı ele alarak bir su yönetiminden bahsedemeyiz. Suyu bütüncül ele almalıyız ve buna bağlı olarak da suyun düşümünü bütüncül ele almalıyız. Bu noktada Türkiye’deki en önemli eksikliklerden birisi de son yıllardaki yapılan hidroelektrik santrallerinin bu su yönetimi sistemi içerisinde değerlendirilmeden kurulması. Hidroelektrik santrallerinin kurulmasında bir mahsur yok. Elbette enerjiye ihtiyacımız var. Çevreye zarar vermeden faydalı olabilecek hidroelektrik santrallerinin mutlaka kurulması gerekir. Ama bunların planlı yapılması ve bunların kullanıldığı yerlerdeki hem su kaynağına verebileceği etkilerin analiz edilip raporlanması, hem de uzun vadeli hidrolojik ve çevresel etkileri ortaya konulması lazım” dedi.

Prof. Dr. Demir, Karadeniz Bölgesi’nde şu anda bir kısmı kurulmuş, bir kısmı planlanmış 400’e yakın HES projesi olduğunu ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:

“Bu hidroelektrik santrallerinin önemli bir kısmı maalesef bu söylediğimiz planlamadan eksik. Doğru yapılanlar yok mu, var tabii ki içlerinde. Siz Karadeniz’in dağlarının tepesinde 400 tane yeni yüzey sulama alanı ya da su alanı oluşturursanız, bu su yüzeylerindeki buharlaşma Karadeniz’deki su rejimini değiştirecektir. Suyun hareketliliğini değiştirecektir. Yağış rejimini değiştirecektir. Bunların etkisinin ortaya konulması ve buna göre planlama yapılması lazım. Aksi takdirde bu yaptığınız, su yüzeylerinde oluşan buharlaşma bölgedeki yağış rejimini değiştirecek, bölge de ani yağışların oluşması, ani kuraklığın gelişmesi gibi etkileri beraberinde getirecektir.” 

Çalışmanın bütüncül olarak ele alınması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Demir, “Biz Bafra Ovası’nda, Çarşamba Ovası’nda burayı sulayacak bir sulama projesi yaptık, bunun yönetimi ile ilgili projeksiyonlar yaptık’ diyerek suyun bir Yeşilırmak Havzası veya Kızılırmak Havzası’nın yönetim planlamasını yaptığınızı söyleyemezsiniz. Havzanın bütüncül ele alınması lazım. Çünkü bu havza içerisinde yapacağınız barajlar, hidroelektrik santralleri belki pek çok pınarın gelişimini engelleyecek veyahut da tetikleyecek belki bölgedeki buharlaşma etkisini değiştirecek, yağış rejimini değiştirecek, bitki örtüsünü değiştirecek. Tabi buna bağlı olarak da bölgesel farklılıkların da ele alınması lazım. Bu su kaynaklarında yapacağınız her türlü revizyon, değişim, o bölgedeki o su kaynaklarının beslediği hem florayı, hem coğrafyayı, hem ekolojiyi etkileyecektir. Bunun için su kaynaklarının bu yöndeki değerlendirmesi de su yönetiminde çok önemlidir” diye konuştu.