Dikili’de “Barış ve Çevre” konuşuldu

Bu sene Dikili Demokrasi ve Barış Festivali kapsamında yer alan “ Barış ve Çevre” paneline Su Hakkı Kampanyası da davetliydi.
Av. Arif Ali Cangı moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele, kampanyamız adına Nuran Yüce, HasanKeyf’i Yaşatma Girişim’den Serhat Resul, Allianoi Girişim Grubu eski dönem sözcülerinden Dr. Oya Otyıldız, Prof. E.Ü. Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Dr. Ali Osman Karababa ve EGEÇEP Eş Dönem Sözcüsü Av. Berrin Esin Kaya konuşmacı olarak katıldılar.

2006 yılında Dikili’de “ çevre ve altın paneli” düzenlenmek istenmişti. Bölge halkının altın madenlerine yönelik konuşmalarına dahi tahammül edemeyen altın madencileri tarafından sopalarla basılan panel yarıda kesilmek zorunda kalınmıştı. Bu yıl Dikili’de yapılan festival kapsamındaki “ Çevre ve Barış” panelinin açılışını Av. Arif Cangı 2006 yılında yaşanan bu olaya atıfta bulunarak “ Ekoloji mücadelesi birilerinin çıkarına dokunduğu için barış alanları savaş alanına dönebiliyor” sözleriyle yaptı.

Allianoi’den Hasankeyf’e, nükleer santralden kömürlü termik santrale, HES’lerden su hizmetlerinin özelleştirilmesine, altın madenciliğinden ulaşım politikalarına kadar çok geniş bir yelpazede, emeğin ve doğanın sömürüsünün geldiği aşama panelistler tarafından dile getirildi. Panelde yapılan konuşmaların ana vurgusu; kalıcı bir barışın sağlanmasının yolunun yaşamın savunulmasından, doğanın korunmasından geçtiğiydi ve bunun için de sistemin değiştirilmesi gerektiğiydi. Mücadelenin her aşamasının önemli olduğu da ayrıca konuşmacılar tarafından öne çıkarılan noktalardandı.

Su Hakkı Kampanyası adına yaptığımız konuşmada vurguladığımız temel noktalardan biri; bugün gelinen aşamada ekolojik krizin artık en temel yaşam hakkımızı ve barışı tehdit eder bir niteliğe ulaştığı, doğanın haklarını, gelecek kuşakların haklarını savunmanın da barış ve demokrasi mücadelesinin ayrılmaz bir unsuru haline geldiğiydi.

Yoksulluk, küresel ısınma, gıda krizi, su kıtlığı, biyo-çeşitliliğin azalması tüm dünyada büyük bir baskı oluşturmakta. Bunlara bir de sistemin içinde içkin olan eşitsizlik ve adaletsizliği de eklediğimizde var olan yönetim biçimleri daha despotik hale gelecek, ırkçılık yükselecek, azalan su ve gıda kaynakları için savaşlar çıkacak. Tüm bu gelişmelerden sorumlu olan devletler, dünyanın sınırlarını çoktan aşmamıza sebep olan büyüme ve ilerleme saplantılarını “ ortak çıkarlarımız” adına yaptıklarını iddia ederek, tüketimi teşvik eden, şirketlerin çıkarlarına dönük politikaları hayata geçirmeye devam ediyorlar. Yaşamlarımız üzerine, geleceğimiz üzerine söz hakkımız elimizden alınması temel bir demokrasi sorunudur. Vatandaşlarının sağlıklı bir çevrede yaşamasını sağlamakla sorumlu kılınanlar ve bu konuda yetkileri olanlar tam bunun aksine davranıyorlar. Halkın çıkarlarını değil, şirketlerin çıkarlarını savunuyorlar ve attıkları her adımda yaşamlarımızı tehlikeye sürüklüyorlar. Toprağının, suyunun, havasının kirlenmesine, elinden alınmasına, yaşadıkları kentlerin çılgın projelerle yaşanmaz hale gelmesine, karşı çıkanlar, küresel ısınmanın önlenmesi için mücadele edenler, karar alma süreçlerinden dışlanıyor, çözüm önerileri, talepleri dikkate alınmıyor. Bütün bunlar her geçen gün demokrasi açığını da büyütmekte.

Büyüme, kalkınma saplantılı bir yapıya sahip, neoliberal politikaları hayata geçirmede heveskârlığıyla AKP hükümeti başta su kaynakları olmak üzere, en büyük çevre yıkımını gerçekleştirdiğini belirttiğimiz konuşmamızda; insanlar için vazgeçilemez nitelikte ve yaşamasal önemdeki su Türkiye’de hala temel insan hakları arasında sayılmıyor. Belediyeler kamu hizmetleri kapsamında vermeleri gereken su hizmetlerinde ticari bir işletme gibi kârlı çalışmaya zorlanıyor.

Dikili Belediyesi’nin sosyal politikalar kapsamında uyguladığı alternatif su politikaları- vatandaşlara temel ihtiyaçları kadar suyu ücretsiz temin etme- aynı zamanda bu neoliberal politikalara karşı da bir duruştur. Bu politikaları benimseyen belediyelerin sayılarının artması ne kadar önemliyse, barış talebiyle bu taleplerin bir araya getirilmesi de o kadar önemlidir.

Dikili’de hem barış hem doğanın hakları hem de su hakkı aynı etkinlikte birlikte dile getirildi.

Su Hakkı Kampanyası