Barajlar Yıkılırken

Kaynak: Atlas, 27 Kasım 2012
Eco Summit 2012 (Ekoloji Zirvesi), 1600 bilim insanının katılımıyla ABD’nin Columbus şehrinde 30 Eylül-5 Ekim 2012 tarihleri arasında gerçekleşti.

Atlas okurlarının özellikle Hasankeyf’le ilgili çalışmalarıyla tanıdığı Doğa Derneği Nehirler Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç da zirveye konuşmacı olarak katıldı. Kılıç’a izlenimlerini sorduk.

Eco Summit 2012’de tartışılan dünyanın ekoloji gündemi Türkiye’dekinden farklı mıydı? Henüz bizim tartışmadığımız başlıklarla karşılaştınız mı?

Zirvenin gündeminde ekolojik döngülerdeki değişim, doğal alanların restorasyonu, geleceğin gıda ve su sorunları ile sürdürülebilir ekonomi gibi konular vardı. Nehirler, göller ve ormanların restorasyonu ve bu konudaki deneyimler Türkiye için oldukça yeni konular. Biz ülkemizin son doğal nehri Dicle’yi Ilısu baraj projesi ile tehdit ederken dünya barajlarla ekolojik dengesi bozulmuş nehirleri nasıl geri getireceğini tartışıyor.

Ekoloji zirvesinde söz alan konuşmacılar arasında en fazla ilginizi çeken konu başlığı neydi?

Kaliforniya Eyalet Üniversitesi’nden Prof. Michelle Stevens’ın Fırat ve Dicle nehirleri üzerine yaptığı konuşma ve yönettiği panel oldukça etkileyiciydi. Ülke sınırlarından bağımsız olarak iki nehir ekosisteminin ortak yaşamını, barajların ve savaşların etkilerini bilimsel veriler göstererek anlattı. En güzel sözleri ise nehir ekosistemlerini yaşatma çalışmalarıyla barışa katkı sağlama önerisi idi.

Etkinliğin organize edildiği Columbus kentindeki barajın öyküsünü Atlas okurlarıyla paylaşır mısın?

Şehrin ortasına 1935 yılında yapılan 5th Avenue Barajı, Olentangy Nehri’ni derin bir kanala dönüştürdü. Zamanla barajdaki su doğal akan nehirlerin aksine kendini temizleyemediği için rengini yitirdi ve kirlendi. Bu durumdan rahatsız olan Ohio Eyalet Üniversitesi, 2006 yılında barajı yıkmak ve tekrar doğal bir nehre dönüştürmek için çalışmalara başladı. Baraj gövdesi 2011 yılında yıkıldı, bu süreçte içindeki canlıları kurtarmaya çalıştılar. Ancak nehrin doğal haline dönmesi daha fazla zaman istiyor. Üstelik nehri geri getirmenin maliyeti de 3 milyon doları bulacak.

Dünyada baraj yapımına halkın katılımıyla onay veren bir ülke var mı? Yoksa her ülkede iktidar ya da yerel yönetimler mi karar veriyor? Bu konu gündeme geldi mi? En azından yasaların değiştirilmesi için çalışmalar yapılıyor mu?

Ne yazık ki dünyadaki tüm barajlar merkezi yönetimlerin kararıyla yapılıyor. Yöre halkının itirazları da pek az ülkede sonuç veriyor. Bu konudaki yasal düzenleme ve sosyal hareketler Ekoloji Zirvesi’nin gündemine henüz giremedi.

Artık nüfusun büyük bir kısmı şehirlerde yaşıyor. Bu durumda “biz nasıl doğayı koruyalım ömrümüz bir ofiste geçiyor” diyenler nasıl bir yol izlemeli?

Doğa koruma anlayışı yaşamımızın bir parçası olmalı. Her gün yaptıklarımızın örneğin yediklerimizin, alışverişimizin vs. doğaya olan etkisini bilmeye, öğrenmeye ve yaşamımızı ona göre düzenlemeye kısacası doğa ile olan ilişkimizi yeniden kurmaya ihtiyacımız var. Doğa Derneği gibi kurumların doğa koruma için yaptığı çalışmalar ancak bizler yaşam şekillerimizi değiştirirsek hedefine ulaşabilir.

 

ATLAS 2012 KASIM SAYI / 236

Yazı: TÜLAY ZİHLİ