Bekilli kanyonlarında HES istilası: 10-15 kilometreye 4 HES

013Kaynak: Denizli Haber
Çal’dan Adıgüzel barajına uzaklık kuş uçuşu belki onbeş kilometre, nehir yolundan 20-25 kilometreyi geçmez. Bu güzergahta, 1950’li yıllarda inşa edilmiş belediye santrali ile birlikte 4 ayrı santral var. Üstelik bunların tümü de neredeyse 10-15 kilometrelik bir alanda yer alıyorlar. Diyebiliriz ki, Bekilli kanyonları tümüyle HES’lerce istila edilmiş ve çoğu noktada nehir civarına inmek ya da gezinmek mümkün değil. Tehlikeli, sakıncalı ve yasak. Bunun kolaylaştıran, kanyonların tarım arazileri ile nehir arasına mesafe koymaları ve sulu tarım için nehirden neredeyse teknik ve fiziki nedenlerle yararlanmanın olanaksız oluşu.Nehrin suyolu çoktandır hızlı bir değişim yaşıyor. Çoğu yer kazılıyor, bazı yerlerde su yatağı değişiyor, bazen taşkın ölçüsünde, bazen de çoraklık düzeyinde akıntılarla nehir Adıgüzel’e ulaşıyor. Ama bu kadar kısa bir mesafeye sıkıştırılan söz konusu işletmeler, kesin olarak doğal yapıyı bozup dağıtıyor, sonrasında ıslah etme gereği duyulmuyor. Bu sistematik bozulmaya başka atıklar da eklenince fauna yok olurken, floranın zenginliği yerini beton yapılar ve genişletilmiş yollara bırakıyor.

HER ŞEY VAR SU YOK

Bir de bu konuda yönetimlerce yapılması mümkün çalışmaların savsaklanması veya gevşek tutulması sayılabilir. Doğal sonuç ne derseniz, üzümü, bağı, şarabı ile tüm Türkiye’nin tanıdığı Bekilli ilçe nüfusu 3000’ler civarında. Nüfus sürekli kan kaybediyor. Tarım arazilerini kullanmak rasyonel değil. Sulu tarım imkansız ölçeğinde. İnsanları ekonomik olarak bağlayacak, geçindirecek üretim çeşitliliği yok. İlçenin eski tarihi, dolayısıyla miras olarak devralınan kültürel gelişmişliği neredeyse olağandışı. Ama yoksullukta öyle. Müthiş bir çelişki. Buna rağmen saymaya kalksanız en az 8-10 tane şarap fabrikası sayarsınız. Türkiye şarapçılığına neredeyse %30 oranında üzüm üreten bir coğrafyanın parçası. Sayısız uygarlığa ev sahipliği yapmış. Büyük Menderes nehrinin azımsanmayacak bir bölümü topraklarından geçiyor, ama ondan hiç yararlanamıyor… Sözün kısası toprak var, çalışkan insanları var, işletme-üretim kültürü var ama su yok!

Bekilli ve Menderes üzerine ilerleyen zamanda başka gözlem, görüşme ve geziler için umarım imkanımız olur. Böylece hem burada öne sürdüğümüz izlenim sonuçlarını bir kez daha gözden geçirme olanağı elde etmiş oluruz, hem de çalışmamıza daha sağlam verilerle destekleriz.

Gezi notlarının tamamını okumak için tıklayınız…