Pulitzer Ödüllü Diana Marcum Kaliforniya’daki kuraklığı yazdı (III)

68 yaşındaki FRED LUJAN bebeklerini nasıl görüyorsa ağaçlarını da öyle görüyordu, onlara isimler takıyordu. Şubat ayında on dönümlük bahçesindeki ağaçlar filizleniyordu. Sonra bir gün sulama biriminden bir adam geldi ve su sayacını mühürledi.

Kaliforniya son 1200 yılın en kurak günlerini yaşarken, ardı ardına yaşanan dördüncü kurak yılda tüm istatistiki verilerin ötesinde kuraklığın insan yaşamlarını nasıl etkilediğini Los Angeles Times’taki yazı dizisinde çok çarpıcı bir şekilde ele alan Diana Marcum Pulitzer Ödülü’ne layık görülmüştü.

Ağaçlarını çocukları gibi gören, susuz kalan ağaçlarının ölmemesi için canını dişine takan bir ailenin hikâyesini konu alan “Kuraklığın vurduğu bir hayal” başlıklı üçüncü makalenin çevirisini yayınlıyoruz. Önümüzdeki haftalarda diğer makaleleri de yayınlamaya devam edeceğiz.

KURAKLIĞIN VURDUĞU BİR HAYAL

4 TEMMUZ CUMA, 2014

68 yaşındaki FRED LUJAN bebeklerini nasıl görüyorsa ağaçlarını da öyle görüyordu, onlara isimler takıyordu. Şubat ayında on dönümlük bahçesindeki ağaçlar filizleniyordu. Sonra bir gün  sulama biriminden bir adam geldi ve su sayacını mühürledi.
68 yaşındaki FRED LUJAN bebeklerini nasıl görüyorsa ağaçlarını da öyle görüyordu, onlara isimler takıyordu. Şubat ayında on dönümlük bahçesindeki ağaçlar filizleniyordu. Sonra bir gün sulama biriminden bir adam geldi ve su sayacını mühürledi.

Fotoğraflar Michael Robinson Chavez tarafından çekilmiştir/Los Angeles Times

Berberlikten gelme bir çiftçi olan Fred Lujan fıstık ağacının ilk mahsullerini görmeye hazırlanıyordu ki su kaynağını kaybetti.

Diana Marcum Terra Bella’dan bildiriyor

Önceleri Fred Lujan çevresinde kibar bir çiftçi olarak biliniyordu.

Emekli berber traktörünü her gece yıkıyor, garaja park ediyordu. Onun bu tavırları etrafındaki eski kurtlar için tam bir eğlence malzemesiydi. Fıstık ağaçlarına bebeklerine, kızlarına seslenir gibi sesleniyordu ve onlara isimler takıyordu. 

“Hadi ama Suzanne,” derdi geceleri karısına. “Hadi, bir kadeh şarap alıp dışarıya oturalım ve kızlarımızın büyüyüşünü seyredelim.”

Toprağı sürerken köşeleri almak için çabalıyorken fidanlardan birini biçti. Diğer çiftçiler ona kesilen fidanı yerinden sökmesini söyledi, ağaç kendine gelemeyecekti çünkü. Ancak o onları dinlemedi fidanın gövdesini çamurla sardı, suladı ve tıpkı yerlilere ait bir bölgede doğmuş olan büyükbabasının ona öğrettiği gibi şeritle bağladı.

Ağaca “Ölümden Dönen” adını koymuştu.

Sekiz yıl sonra, “Ölümden Dönen Ağaç” ve diğerleri ilk ürünlerini vermeye hazırdı. Şubat ayında, on dönümlük meyve bahçesindeki ağaçların yaprakları filizleniyordu.

Sonra bir gün sulama biriminden bir adam geldi ve Lujan’ın su sayacını mühürledi. Yeşil bir etiketin üzerinde şöyle yazıyordu: “Bu yıl sulamaya izin verilmemektedir.” Mührü açmanın cezası 10.000 dolardı.

Lujan çiftçiliği dünyadaki “en güzel şey” olarak görüyor ve “ağaçlarının vermesi gerekeni verdiğini” görmek istediğini söylüyor. Fıstığı kim sevmez ki şu dünyada?”
Lujan çiftçiliği dünyadaki “en güzel şey” olarak görüyor ve “ağaçlarının vermesi gerekeni verdiğini” görmek istediğini söylüyor. Fıstığı kim sevmez ki şu dünyada?”

 Federal hükümet Sierra Nevada’nın suyunu yarım yüzyıldan fazla bir süredir çiftçilere gönderiyordu. Ancak, ilk defa olarak Central Valley’nin büyük bir kısmına hiç su gönderilmeyecekti. Kuraklığın üçüncü yılında, gönderecek yeteri miktarda su yoktu.

Bu tüm bölge için bir darbeydi fakat Terra Bella için bir ölüm fermanıydı. Çünkü buradaki fıstıklar ve turunçgiller sadece yağmur sularıyla ve hükümetin kanallarıyla sulanıyordu.

“Hal böyleyken nasıl oturup da her şeyin kahverengiye dönüşünü ve ölüşünü seyredebilirim?” diye soruyor 68 yaşındaki Lujan.

Şubat ayında, hala fıstık ağaçları kuraklığa karşı direnç gösteriyorlardı. Mart ve Nisan aylarında yağmur yağmak zorundaydı. Yağmurun yağacağına adı gibi emindi.

Sean Geivet durumun kötüye gideceğini çok önceden tahmin etmişti. ABD’nin İslah Bürosu su tahsisatı konusundaki düzenlemeyi duyurduğunda, 100 yıllık süreçteki en kurak 13 aylık periyot yaşanıyordu. Terra Bella Sulama Birimi müdürü ise kafasındaki seçenekleri gözden geçiriyordu.

Federaller %25’lik bir dağıtım olacağını söyleselerdi, bölgedeki 700 turunçgil yetiştiricisinin çoğu yine de ürün alabilirdi. Bu oran %10 olsaydı ağaçları canlı tutmak ve gelecek yıl için tekrar denemede bulunmak için de yeterli olabilirdi.

Düşünceleri arasında öylesine kaybolmuştu ki aşırı hız nedeniyle bir polis onu kenara çekmişti.

“Yüzümde tuhaf bir ifade olmalıydı ki bana ne olduğunu sordu. Ona az önce tarihimizde ilk defa suyumuzun olmayacağını öğrendiğimi söyledim” dedi Geivet.

Trafik cezası almadı ama 20 dakika sonra hayal ettiğinden bile kötü olan haberleri sindirebilmek için ofisinde oturmaya ihtiyaç duydu.

“Herhangi bir seçenek bulma ihtimalimiz yüzde sıfır. Temmuz ayında turunçgil ağaçları kurumuş olacak,” dedi. “Fındık ağaçları ürün vermeyi çoktan bıraktı bile.”

Üreticiler neresi olursa olsun acil durum suyu alması için Geivet’i yetkilendirdiler. Herbir akre-fit için 1200 dolara kadar ödeme yapabileceklerdi. Bu normal fiyatın altı katı kadardı. (Bir akre-fit iki haneye bir yıl kadar yetebilecek bir miktar.) 

“Yok artık, Louise! 1200 dolar mı?” dedi Lujan. “Kimin bu kadar parası var buralarda? Buna sadece para babalarının gücü yeter.”

Mart ayında çok az yağmur yağdı.

“O kadar güzel kokuyordu ki. Yağmurun sesi kulağa çok hoş geliyordu,” dedi Lujan.

Terra Bella sakinleri kullanılmış eşyaların satıldığı bitpazarında alışveriş yapıyorlar. Kuraklık küçük tarım kasabasını kötü vurdu, ticaret erbabı da kepenk kapatmak zorunda kaldı.
Terra Bella sakinleri kullanılmış eşyaların satıldığı bitpazarında alışveriş yapıyorlar. Kuraklık küçük tarım kasabasını kötü vurdu, ticaret erbabı da kepenk kapatmak zorunda kaldı.

Bu yağmuru son görüşüydü.

Lujan ailesi kullanılmış suyu tutmak için banyoya bir kova koydu. Bu suyu evin yanındaki şeftali, nektarin ve erik ağaçlarını sulamak için kullandılar. İçmek için ise ambalajlı su aldılar, küçük bahçelerini hayatta tutmak için de çeşme suyunu kullandılar.

 

Sulama suyu kesildikten iki hafta sonra hane suyu da karneye bağlandı. Terra Bella’da yaşayan ve çocukları burada okula giden 6000 kişinin çoğu göçmen tarım işçileri. Bu insanların içme suyuna-ellerine ulaşan toplam suyun yarısı- erişimi olacaktı ama artık çalışabilecekleri pek az işleri olacaktı.

“Durumu bizden daha kötü olan pek çok insan var,” dedi Suzanne. “Her şeyi doğru yapmak, geleceği planlamak için çok çalışmıştık.”

Bu çift, daha önce Porterville şehrinde iki katlı bir evde yaşamıştı. Bir yüzme havuzu ve jakuzileri, bir de garajlarında yeni arabaları varmış. 50. yıldönümlerinde Hawaii’ye gitmişler.

Emeklilik için yatırım yapmışlar. Ancak Fred’in annesinin yaşlandığını ve sağlığının kötüye gittiğini gördükçe emeklilik için ayırdıkları paranın yetmeyeceğine karar vermişler. Bu yüzden Terra Bella’daki küçük eve taşınmışlar ve fıstığa yatırım yapmışlar. Lujan birkaç kanser operasyonu geçirmiş ve bu yıl kalbinden ameliyat olmuş. Emeklilik yatırımları erimiş fakat meyve bahçesi onların hayat sigortasıymış.

Mayıs ayında, “Ölümden Dönen Ağaç” ve diğerleri çiçek verdi.

Meyve bahçesi bir çiftlikten çok budistlerin bahçelerini andırıyordu.  Fred her şeye gözü gibi bakıyordu-Suzanne ile birlikte ürünleri toplamak dışında, her şeyi kendileri yapıyordu.

“Çiftçilik bu hayatta yapabileceğiniz en müthiş şey,” dedi. “Burada toprak çok sert. Küreği toprağa geçirmeye çalıştığınızda kürek geri sıçrıyor. Fakat biz bu küçük çubukları yerdeki mukavva koruyucularının yanına koyuyoruz. Torunlarımız-o zamanlar çok küçüklerdi- onlara her ay bir çay kaşığı gübre veriyordu.

“Ve şu an onlardan vermeleri gereken şeyi vermelerini istiyorum sadece. Tanrı aşkına, kim fıstığı sevmez ki?” dedi, bir tomurcuğu kopartıp içindeki fındığa dönüşecek beyaz tohumu gösterirken.

Kavurucu sıcaklar geliyordu. Yazın Central Valley’de hava sıcaklıkları üç basamaklı sayılara çıkıyor (Fahrenheit olarak). Luja ailesi, ürün almak için genellikle 14 akre-fitlik suya ihtiyaç duyardı. Şu an ise hiç suları yoktu.                                                                                                                                

Arkadaki verandada, Suzanne bize plastik şişelerde buzlu su ikram etti, sonra da stok kayıtlarını kontrol etti. Kamyonun parası ödenmişti ama zorunda kalırlarsa geri iade edebilirlerdi.

“Eğer böyle bir kuraklığın başımıza geleceğini bilseydim, işimi bırakmazdım,” dedi sağlık sektöründen emekli eski bir idareci olan Suzanne.

Fred onun eline dokundu.

“Hayır Suzie, zaman her şeyin ilacı. Sonsuza kadar böyle sürmeyecek.”

Saçları yakasına hafifçe dokunuyordu-bu eski berberin pek başına gelen bir şey değildi. O hafta kardiyoloğu kalp atış oranının dakikada 200 vuruşun üstüne çıktığını söylemişti.

Fred son zamanlarda kendisini sürekli babasını ve dedesini düşünürken bulduğunu söyledi.

“Büyükbabam doğaya iyi davranmazsan, doğa sana hiçbir şey vermez derdi her zaman,” dedi, ardından hıçkırıklara boğuldu. “Nerde yanlış yaptım ben? Suyun akibetini hiç düşünmedim. Arabalarımızı, teknelerimizi ve diğer şeyleri yıkayıp durdum.”

Sekizinci sınıfta karşılaştığı Suzanne yumuşak bir ses tonuyla araya girdi.

“Hadi biraz nefes al, kalk, biraz dolaş, sonra geri gel,” dedi ona.

Adam gittikten sonra kadın ağaçlara baktı.

“Her şey çok üzerine geliyor. Normalde böyle değildir. Bu o değil,” dedi.

Fred Lujan 4 yaşındaki torunu Ethan Giannetto'u ağırlıyor. “Öyle ya da böyle, günlerimiz bir şekilde geçiyor,” dedi. “Başa gelen çekilir.”
Fred Lujan 4 yaşındaki torunu Ethan Giannetto’u ağırlıyor. “Öyle ya da böyle, günlerimiz bir şekilde geçiyor,” dedi. “Başa gelen çekilir.”

Yan kapıdaki komşuya gitmiş olan 4 yaşındaki torunu Ethan gelmişti. Aşırı kilolu Labrador retriever cinsi köpeği Evan, Ethan’ın etrafında fır dönüyordu.

Suzanne Ethan’la birlikte garajın duvarına büyük bir top fırlatıyordu.

Top meyve bahçesine düştü. Ethan ve Evan topun peşinden gitti.

“Öyle ya da böyle, günlerimiz bir şekilde geçiyor,” dedi Fred. “Başa gelen çekilir.

“Ölümden Dönen Ağaç” Haziran ayında ölmüştü.

Sıcaklığın ilk artış döneminde hiç suyun olmaması zarar görmüş ağacın üzerinde çok fazla baskı yaptı. Bu ölüm Lujan’a çok ağır gelmişti. Bu sanki ilerde olacak kötü şeylerin habercisi gibiydi.

Gelecek hafta Salı gününden itibaren iş aramayı kafasına koymuştu-berberler pazartesileri kapalı oluyordu.

“Asla vazgeçemezsin,” dedi. “Ağaçlarımı hayatta tutabilmek için dilenmek, borç almak ya da hırsızlık yapmak ne gerekiyorsa yapacağım.”

Arabasını kasabaya doğru sürerken Terra Bella’da bir adet fıstık işleme tesisi olan Setton Çiftliklerinin Bakersfield’e kadarki tüm yol boyunca yeni ağaçlar diktiğini fark etti.

Lujan’ın berber dükkânının olduğu zamanlarda, müşterilerinden biri olan Mike Smith hayatını bu işe adamış bir çiftçiydi. Smith’i her zaman sevdi çünkü çok güzel bir gülüşü ve çok sıkı bir el sıkışı vardı.

Üç yıl önce, Smith üreticiler ve Setton Çiftlikleri arasında irtibatı kuran bir işe girişmişti. Lujan onunla konuşmaya karar vermişti.

“Bu adam işinde çok başarılı olmuş bir adamdı. Bir yardımı olur mu bir bakacaktım, yapabileceği bir şey yoksa da zaten söylerdi.”

Smith Lujan’ın isteğini iletmiş ve Setton Çiftlikleri şirketin satın aldığı acil durum suyundan Lujanlara 10 akre-fitlik vermeye razı olmuştu. Ödemenin ise hasattan sonra yapılması isteniyordu.

“Fred’e yardım edebildiğim için çok mutluydum. O iyi bir insan. Çok samimi biri ve belki fark etmişsinizdir daha önce bir yabancıyla hiç karşılaşmış değil,” dedi Smith. “Fakat bu sadece geçici bir çözüm. Gelecek yıl ne olacak? Yağmur yağmazsa? Bizim gibi küçük insanlar buna dayanamaz.”

Smith işi gereği Central Valley’nin bir ucundan diğerine sürüyor arabasını.

“Ölen ağaçlar görüyorum, sönmüş fundalar. Diğer Fred’lerle konuşuyorum-onlardan o kadar çok var ki,” dedi. “Benim korkum-ki bu gerçek bir korku-gelecek yıl yağmur yağmazsa, bu vadi geçmişte Büyük Buhran’da görülen türde bir trajediyle karşı karşıya kalacak.”

Fakat Lujanların tarafında, hava farklıydı. Fred eski neşesini kazanmıştı.

Meyve bahçesindeydi yine, köpek Evan’a şımarıklığı bırakması ve okul otobüsünü yakalaması için bağırıyordu.

“Mikey, en büyük oğlum, Afganistan’dan yeni geldi. Ağaçlarım da bebeklerim de hayatta,” dedi. “Şimdi tek işim yağmurun tekrar yağacağı günleri beklemek.”

Yağmurun birgün tekrar yağmaya başlayacağından öylesine emindi ki.

[email protected]

Kaynak: Pulitzer

4.Bölüm: Toprak Çorak, Yürek Perişan