2025’te Türkiye’yi su krizi bekliyor!

Eğridir gölüTürkiye’nin su politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Türkiye’nin önemli göl ve sulak alan uzmanlarından Yard. Doç. Dr. Erol Kesici, giderek artan kuraklık ve buna bağlı açlık tehlikesine dikkat çekerek, özellikle Ortadoğu coğrafyasında suyun stratejik önemde olduğuna dikkat çekti

Kesici’nin, Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre Türkiye’nin 2025 yılında su sıkıntısı çekeceğinin kaydedildiğini aktardığı değerlendirmesinde, “2040 yılında sahip olduğu su rezervleri nedeniyle savaş açılma olasılığı bulunan Türkiye’nin büyük oranda su sıkıntısıyla karşı karşıya kalacak 33 ülkeden biri olacağının öngörüldüğünü” dile getiriyor.  Kesici’nin bu yorumu ile Türkiye’nin  var olan su varlıkları nedeniyle diğer ülkeler tarafından tehdit edildiği anlamı çıkıyor. Ama unutmamak gerekir ki Türkiye örneğin Fırat ve Dicle üzerine inşa ettiği barajlarla  aşağı bölgelerdeki ülkelere verilecek su miktarının ayarlama konusunda önemli bir araca sahip. Sahip olduğu bu aracı da kullanmaktan çekinmediğini, diğer ülkelerle girilen siyasi anlaşmazlıklar döneminde dile getirmişliği de bulunmakta.

22 Mart Dünya Su Günü öncesinde Türkiye’nin hatalı su politikaları ve toplumun tamamını yakından ilgilendiren kuraklık, açlık ve salgın hastalık tehlikesine karşı bir kez daha uyarılarda bulunan Kesici: “Su, dünyanın yüzde 70’ini kaplıyor. Yaşama su ile başlıyoruz. İlk içeceğimiz olan anne sütünün yüzde 80’ini, insan vücudunun ve gıda maddelerinin yüzde 70 ila 90’ı, beynin yüzde 90’ı sudur. Kısacası su yaşamın olmazsa olmazıdır. Bu yüzden suyun kirletilmesi konusunda ödün verilmemeli. Göllerimizin kirletilmesini yaşayarak öğrenmek kader olmamalı.”

Dünyada giderek artan susuzluğun getirdiği kıtlık ve açlık sorununa değinen Kesici, sulak alanların azalması ve suların kirlenmesi yüzünden temiz gıda ve su bulmakta sıkıntı çekildiğine dikkat çekerek, “Susuzluk iklim değişikliğinin nedenlerinden biri. Doğal dengenin bozulmasının sonucu olarak seller artacak, deniz suları yükselecek, salgın hastalıklar çoğalacak. Bir yandan da kuraklık başlayacak. Dünyada yılda en az bir ay içme suyundan mahrum kalan insanların sayısı 4 milyarı buldu. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her yıl 3,4 milyon insan içilebilir temiz suya ulaşamadığı için yaşamını yitiriyor. Ancak bunlara karşı halen yeterli önlem alınmıyor.

Göller ve akarsular kirletilip, kurutuluyor. Gittikçe büyüyen bir sorunumuz olduğunun farkında mıyız? Biliyorum, hala önemsenmeyecek. Ancak başımıza gelince göreceksiniz ki iş işten geçmiş olacak. Çünkü doğanın geri dönüşü yok” dedi.

 

Herkesin temel ihtiyaçlarına yetecek miktar ve kalitede suya erişiminin temel bir insan hakkı olduğunu kaydeden Kesici, şöyle konuştu: “Bu hakkın sağlanması devletlerin en temel görevlerinden biri olmalı. Su hakkı, Anayasada belirtilen temel haklar arasında yer almalıdır. Bir toplumun güvenli ve kolayca erişilen bir su kaynağı varsa, herkesin daha sağlıklı olma şansı vardır. Su doğanın bir armağanıdır.

Su güvenliği ise toplum sağlığının bir parçasıdır. İnsanların, suyu kirlettiklerinde bu kirliliğin tekrar kendilerine döneceğinin bilincinde olması gerekir. Eğirdir Gölü gibi doğal su kaynakları içme suyu fabrikalarımızdır. 200 milyon yıl önce dinozorların içtiği suyla aynı suyu içtiğimizin bilinciyle, Eğirdir Gölü ve benzeri göllerimizi, içilebilir su kaynaklarımızı amacına uygun olarak koruyup kullanmalı ve yönetmeliyiz.”

Kaynak: Gerçek Gündem, 20 Mart 2016