HES’in insanlıktan çıkaran cazibesi

Kaynak: Ali Barış Kurt, Fıratnews, 30 Mayıs 2012
Hidroelektrik santrallere (HES) yönelik mücadele yürütenlerin yargı kıskacına alınmaları son bulmuyor. Son örnek de, Maraş’ın Pazarcık ilçesinden geldi. Ali Kütük isimli köylü önce gözaltına alındı, devamında tutuklandı ve ancak borçlanarak ödediği parayla serbest kaldı. HES’e karşı mücadelede şu ana kadar çok sayıda kişi gözaltına alındı, yaralandı, para cezasına uğradı.

Türkiye mahkemelerinde yargılanmak artık, herkes için çok kolay. “Suçlu” değil; “suçsuz” olmanız bazen yeterli sayılabilir. Mesela, sadece yurtsever bir Kürt, sosyalist bir emekçi olmanız da bunu ‘hak etmeniz’ için ön koşul değil. Hayatta kalacağınız süreyle ilgili kaygılarınız var ve bu kaygılar sizi hidroelektrik santrallara izin vermeme gibi insani çabalara mı sürüklüyor; çoktan devletin hedefindesiniz.

Hükümet, izlediği siyaset politikasıyla Kürtleri-devrimcileri, ekonomi politikasıyla işçileri-memurları, tarım politikasıyla köylüleri ve nihayetinde çevre politikasıyla da, HES’lere karşı çıkanları mağdur ediyor.

AKP Hükümeti, farketmeksizin tüm politikaları için muhalif kalanları hedefine koyuyor. Başka malı-mülkü olmadığından köyüne-toprağına sahip çıkmaya mecbur, asgari bir sağlıklı yaşam arayan ve tam da bu masum gerekçelerle HES’lere itiraz edenlerin de birçoğu, artık yargı karşısında.

HES’lere karşı geldikleri için kimileri yargılanıyor, kimileri yaralanıyor. Gelinen aşamayı, birkaç örnekle hatırlamaya çalışalım…

HES’LER KURULMADAN ÖLDÜRMEYE BAŞLADI…

HES’lere karşı mücadele edenlere yönelik tahammülsüzlüğünün en üst boyutu, Hopa’da vuku bulmuştu. Metin Lokumcu, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mitingi sırasında hidroelektrik santrallere karşı “su haktır satılamaz” pankartı açanların arasındaydı. Emekli öğretmen Lokumcu, bu protesto gösterisindeki polis saldırısı sonucu biber gazının etkisiyle kalp krizi geçirdi ve yaşamını yitirdi. Erdoğan, Lokumcu’nun ölümüyle ilgili açıklamasında ise üzüntüsünü değil, “eden bulur” deyimine denk gelen ‘duygusunu’ ifade etmişti.

Yaşam alanları üzerinde nükleer santral ve hidroelektrik santral yapılmasına karşı çıkanlar ve ekip biçtikleri toprakların sahipleri olan köylülerin örgütlü hareket etmeye başlaması, hükümetin tahammülünü giderek zorlamış ve Metin Lokumcu örneğinin de masum çabalarından vazgeçirmediği çevrecilere, artık yargı kapıları açılmıştı.

ÇEVRESİNDEN İZOLE EDİLDİ, 9 YIL HAPİS İSTEMİNDE BULUNULDU

Leyla Yalçınkaya, HES mücadelesinde yargılananların önplana çıkanı oldu. Zira, henüz 17 yaşındaydı ve geleceğinden kaygı duyduğundan, insan haklarının başında gelen toprak ve suya erişim hakkını korumanın telaşındaydı. Yalçınkaya’ya, Erzurum’da HES protestosuna katıldığı için mahkeme tarafından, ’HES’in çalışma alanlarında bulunmama ve eylemlere katılanlara görüşmeme’ cezası verildi. Ancak bununla da yetinilmedi; Leyla hakkında bu kez de 9 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Leyla Yalçınkaya’nın soruşturma evresinde, Bağbaşı’nda oturan şu kişilerle ilişki kurması da, yasaklandı: “Asiye Keleş (64), Ali Dursun (64), Nurettin Uzun (62), Mehmet Dursun (57), Rabia Durusu (57), Bekir Bostancı (56), Lütfü Güçlü (49), İbrahim Köksal (48), Murat Şahin (47), Songül Beyazdaş (44), Ali Uslu (23), Muhsin Saykan (22), Ayşe Bingöl (18).”

YARALANANLAR, YARGILANANLAR, PARA CEZASI ALANLAR…

Yine aynı kentin Tortum İlçesi’ne bağlı Bağbaşı Beldesi’nde planlanan HES’e tepki için oturma eylemi düzenleyenler de, önce polis, ardından yargı kıskacına alınanlardı. Eylemle ilgili soruşturma başlatan jandarma, yaşları 17 ile 66 arasında değişen 15 kişi ’görevi yaptırmamakta direnme’ suçundan savcılığa sevk etti. Bunlardan 14 yoksul köylüye de 250’şer lira para cezası ile birlikte adli kontrol kararı verildi. Soruşturmaya bahane gösterilen eylemdeki arbedede de, iki yurttaş ve bir özel güvenlikçi ile bir polis yaralanmıştı.

Trabzon’un Çaykara İlçesi’ndeki hidroelektrik santrali projesi de, köylülerle çalışanların çatışmasına ve yaralanmalara yol açtı. Olaylara müdahale eden 2′si jandarma eri 7 kişi yaralandı.

Yine Trabzon’dan bir örnek de, Çevre Bakanı’na karşı HES protestosu düzenleyen üniversite öğrencileriyle ilgiliydi. Protesto sırasında polisin sert müdahalesine uğrayan öğrenciler, polis minibüslerinde de daha ağır şekilde darp edildiler. Yaralanan KTÜ öğrencilerinden Volkan Bilgin, gelişmeyi, “HES’lere karşı, bakana tepkimizi gösterecektik; fakat saldırıya uğradık. Asıl müdahale, polis minibüslerinin içerisinde yaşandı. Dört arkadaşımız ağır biçimde darp edildi” diye anlatmıştı.

AKP hükümetinin hidroelektrik santral (HES) inşaatlarına karşı eylem düzenleyenlere tutumu, artık abartılı hale geldi ve yöredeki yurttaşlarla çevreciler, tutuklanmaya ve ağır para cezalarına çarptırılmaya başlandı.

Maraş’ın Pazarcık İlçesi Şahintepe Köyü’nde yaşayan Ali Kütük, köy merasından toprak alan çimento şirketinin iş makinelerine zarar verdiği ve görevlilere engel olduğu gerekçesiyle arkadaşlarıyla gözaltına alındı ancak bu başlangıçtı. Kütük, devamında para ödeyemediği için tutuklandı. 12 bin lira cezaya çarptırılan Kütük’e çevresindekiler yardım etti ve paranın ödenmesiyle, serbest bırakıldı…

HES’lere karşı geldiği için tutuklanan bir diğer kişi de üniversite öğrencisi Muhammet Burak Aykut oldu.

İzmir Barosu’ndan avukat Senih Özay da, benzer gerekçelerle yargılananlar arasında. Çevre sorunlarına dikkat çeken açıklamalarından sonra avukat, 11 ay 20 günlük hapis cezası aldı.

Volkan Özcan isimli yurttaş da, tam 106 gün, Gerze Yaykıl köyündeki termik santral direnişinde gözaltına alındıktan sonra tutuklu kaldı.

DİRENİŞ ÇADIRLARINA TACİZ ATEŞLERİ AÇILDI

Elazığlılar da HES’e karşı direnmekten eksik kalmadılar. Karakoçan’ın Paş köyünün yanındaki Paş suyunda Pembelik barajının kurulması çalışmalarına köylüler karşı çıkarak, direniş çadırını kurmuşlardı bile. Ancak, bu kez köylülerin sindirilme yöntemi, taciz ateşine kadar ilerlemişti. Köylülerin çadırına geceleri çadıra taciz ateşi açılmaya başlanmıştı. Köylülerden Eren Akyol, bomba atılarak orman yangını çıkarıldığını da, bianet’e açıklamıştı.

Doğal haklarını koruma derdindeki yurttaşlara, direnişlerin başladığı ilk dönemlerde Kastamonu’da da saldırılmıştı. Cide İlçesi’ndeki Loç Vadisi’nde yapımına başlanan hidroelektrik santraline (HES) karşı halk ve çevreci aktivistler, şirket çalışanlarının saldırılarına uğradı. Ayrıca Çevrecilerin Loç Vadisi’nde kurduğu kamp da basılırken; şirket çalışanları eylemcilerin iletişimini sabahın erken saatlerinde Telekom direklerine ve baz istasyonlarına zarar vererek engelledi.

HES İNŞAATLARINDA İŞÇİ ÖLÜMLERİ

HES’lerle ilgili sürecin bir trajik yanı da, santrallerin yapımında çalışan işçilerin ölüm haberleriydi.

Giresun’da HES inşaatında toprak kayması sonucu dört işçi ölürken; bir işçi de yaralanmıştı. Mersin Anamur’da Çaltıbükü köyü Dibek mevkiindeki Otluca HES inşaatında çalışan üç işçi toprak kayması sonucu öldü. Sonuçlar, * 24 Şubat günü Adana Kozan Gökdere HES barajının kapağının patlamasıyla giderek ağırlaşıyordu. Zira, bu kazada ölen işçilerin sayısı 10’u bulmuştu.

Ancak ne yazık ki ölüm oranları daha korkunç bir tabloyu temsil ediyordu.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporu, yalnızca 2012 yılında HES inşaatlarında en az 26 işçi öldüğünü işaret ediyordu.

2012’deki HES kazalarının ilki, 3 Ocak’ta Giresun Doğankent Sadaklı mevkiinde Doğuş Holding’e bağlı Arslancık HES inşaatında yaşanmıştı. İkisi ağır beş işçi yaralandı.

İki gün sonra da, Ankara Beypazarı’daki Sarıyar HES’te işçileri taşıyan servis kaza yaptı, 12 işçi yaralandı.

Aradan sadece bir hafta geçtiğinde, bir kaza haberi de Maraş, Ceyhan ırmağı üzerindeki Kandil baraj inşaatından geldi; işçilerin üzerine kaya yuvarlandı bir işçi öldü, iki işçi yaralandı.

27 Ocak’ta ise Şırnak’ta HES inşaatına giden kamyon uçuruma yuvarlandığında, bir işçi ölürken; Samsun Vezirköprü’de HES inşaatında bir işçi elektrik akımına kapılarak yaralandı.

Mart ayında da Nevşehir, Adana, Erzurum ve Antep’ten benzer haberler geldi. Sadece Mart’ta 5 işçi HES inşaatlarında yaşamını yitirdi. Dört işçinin ölüm haberi de Nisan ayında, Erzurum, Van ve Tokat’tan geldi.