Su boşa mı akıyor dediniz?

mehvesKaynak: Milliyet, Mehveş Emin, 23 Ocak 2013
Dersim’e 3 yıl önce gittiğimde Munzur vadisi güzelliğiyle beni büyülemişti. Vadiden akan Munzur deresi, şehrin ve bölgenin hayat damarıydı. İnsanlar bu suların beslediği toprakları ekip biçiyor, hayvanlarını otlatıyordu. Zengin biyoçeşitliliği korumak için bölge, yıllar evvel Milli Park ilan edilmişti.

Ancak Munzur, Dersimliler için sadece yaşamlarını sürdürebilmek için gördükleri bir “doğa harikası”ndan ibaret değildi… Yüzyıllardır burada yaşayan insanların geleneklerinde, kültüründe, inançlarında yer etmişti. Munzur deresinin aktığı vadide, yerel halk için kutsal sayılan mekanlar, gözeler vardı.

Geçen üç yılda Munzur deresine planlanan HES ve baraj sayısı, 10’dan 18’e çıktı. Bölge halkı bıkmadan, usanmadan HES’leri protesto etti, mahkemeye başvurdu.

Diğer HES’lere emsal

Munzur’dan gelen son haber, bölge halkını müthiş sevindirdi: Vatandaşların şikayetiyle mahkemeye verilen Bozkaya HES projesi, iptal edildi.

Mahkeme, Bozkaya hidroelektrik santralinin bölgenin ekolojik dengesini bozacağı ve ÇED kararı alınmadan hazırlandığı gerekçesiyle bu kararı aldı. Munzur Koruma Kurulu temsilcisi Hasan Şen’e sordum; kararın çok önemli bir kazanım olduğunu çünkü aynı güzergahta planlanan diğer HES’ler için emsal teşkil ettiğini söyledi. Yani bu karar, sadece bir başlangıç.

Avukat Özgür Ulaş Kaplan, Tunceli’deki baraj projelerinin çoğunlukla 1993 yılından önce hazırlandığına, o dönem ÇED onayı alınmasına gerek duyulmadığına dikkat çekiyor: “Mahkeme bunun hukuka uygun olmadığını, günümüz kanunlarının geçerli olduğunu belirtti.”

Anlayacağınız HES projelerinin birçoğu, yeni kanunlara aykırı olarak uygulanmaya çalışılıyor!

2 binden fazla HES

Munzur’daki karar önemli, ancak HES sorununun sadece Karadeniz ve Dersim bölgesiyle sınırlı olmadığını bilmelisiniz. Anadolu’nun her köşesindeki sular, “boşa aktıkları” gerekçesiyle HES projelerinin kurbanı oluyor.

DSİ’ye göre günümüzde iki binin üzerinde HES ve baraj projesi var. Bunların kaçı, kanunlara uygun olarak planlandı? Kaçı, Türkiye’nin önemli doğa alanlarının üzerinde? Kaçı için ÇED raporu alındı? Kaçı, tarihi ve kültürel değerlere zarar verecek?

Bunların pek azını biliyoruz. Ama bilimin de halkın da emin olduğu bir şey var:

Bu sular yüzyıllardır akıyor. Bu topraklara, burada yaşayan canlılara ve biz insanlara hayat veriyor. Suyun kesilmesi, azalması bazıları için para demek. Bizim içinse “son” demek.

Alternatif enerji üretimlerinin geliştirildiği bir dünyada, inatla “baraj” deyip kendi ayağımıza kurşun sıkmaktan ne zaman vazgeçeceğiz?

KEMAH’TA TARİH GÖMÜLÜYOR

Anadolu’nun göçlerle boşalan ve boşaltılan bölgelerinde pek çok HES planı söz konusu. Sadece doğa ve insan yaşamı değil, Hasankeyf’te olduğu gibi önemli kültür ve tarihi varlıklarımız da tehlike altında. Bu mektubu bana, Erzincan Kemah’ta doğmuş, büyümüş, sonra eğitim ve iş için memleketini terk etmiş bir öğretmen yolladı:

* Kemah’ın tarihi çok eskidir. Dünyanın en büyük ikinci kalesi ve Selçuklu döneminden kalma birçok tarihi eser mevcuttur. Tarihi yapılardan pek azını koruyabildik.

* Evlerin yok edilmesi, tarihi dokunun korunamamasına üzülürken, şimdi başımıza bir de baraj yapımı çıktı: Elektrik üretimi için Kemah’a 4 adet baraj yapılacak.

* Baraj yapılınca, tarihi Sultan Melik Türbesi risk altında kalacak. Tarihi Taşdibi kilisesi sular altında kalacak. Karasu’daki en güzide üç mahalle de…

* Şehrin girişi değişecek. Eski tren istasyonu kalkacak. Erzincan-Kemah arası uzaklık 50 km iken, 70 km’ye çıkacak. Bu da yok olmaya yüz tutmuş şehrimizde yaşayanlar için ekonomik açıdan yıkım demek.

* Kemah’ta yaşayan bir kişinin bireysel müracaatı ile Taşdibi Kilisesi sit alanı ilan edildi. Ben de bir imza kampanyası başlattım. Ama insanlar imza atmaya bile çekiniyor. “Yatırımı engellemeye mi çalışıyorsunuz” diyenler bile var.

* Enerji üretmek için alternatif yollar varken, tarihin yok ediliyor olmasına seyirci kalmak istemiyorum. Bana göre, neresinden baksanız bu baraj projesi, bir cinayettir.