18 Mayıs, Selanik su referandumu: Tek alternatif özelleştirme değil

Selanikte su referandumuSelanik, Yunanistan’ın kuzeyinde, canlı ve büyüyen bir metropol. Ülkenin geri kalanında olduğu gibi, hükümetin Troyka tarafından dikte edilen ve ekonomiyi derin bir durgunluğa sokan politikalarının sonucu olarak giderek artan işsizlikten ve yoksulluktan etkileniyor.

Baş belası kapitalizm, geçmişte bir çok ülkede olduğu gibi Yunanistan’da da, aynı zamanda kendisinin bir ürünü olan borç krizini, neoliberal yağma politikasını ısrarlı bir şekilde öne sürmek için bahane olarak kullanıyor: Halkın sosyal, ekonomik haklarına ve işçi haklarına saldırıyor, sağlık ve eğitim sistemini paramparça ediyor,  mega-madencilik projeleriyle devasa boyutlarda bir mülksüzleştirme gerçekleştiriyor, kamu refahını oluşturan her şeyi özelleştiriyor. Yine, başka birçok örnekte olduğu gibi, hükümet ve medya akılsızca neo-liberalizmin en sevdiği kutsal sözü tekrarlıyorlar: “başka bir alternatif yok”.

Bu bağlamda hükümet, IMF tarafından dayatılan ve nefret edilen bir terim olan “memorandum”un bir parçası olarak 2011’de 1.5 milyon kişiye su ve hıfzısıhha hizmeti sağlayan ve devlet tarafından yönetilen EYATH’ı özelleştirme planını ilan etti. Su sektörünün devlerinden birisi olan Suez hemen, kârlı bir kuruluş olan EYATH’a talip olduğunu açıkladı. 2014 Mayıs ayı itibariyle özelleştirme süreci hala devam ediyor ve teklif veren iki firma olan Fransız Suez ve İsrailli Mekorot kamu ihalesinin ikinci aşamasına kaldılar.

Şantajlara ve propagandaya rağmen, Selanik’te yaşayan yurttaşlar ve onların örgütleri şirketin tamamının elden çıkarılması konusunda üç yıldan beri devam eden sürece karşı çıkıyorlar. Selanikliler, konuyu kamunun gündemine taşımayı ve su hizmetlerinin özelleştirilmesinin her zaman tarifelerden artışa, altyapının bozulmasına, su kalitesinin düşmesine ve nüfusun büyük çoğunluğunun hayati kamusal yarara sahip hizmet ve ürünlere ulaşmasını engellediğine dair somut kanıtlar sunmayı başardılar.

Yunan sivil toplum örgütleri, küresel düzeyde ve Avrupa çapında su hakkı hareketlerine katılarak, hükümetin şu anda zorla hayata geçirmeye çalıştığı özelleştirme modelinin dünya çapında onlarca şehirde nasıl başarısız olduğunu,  böylece belediye yetkililerini harekete geçerek su yönetimini tekrar geri almak zorunda bıraktığını ve dünya çapında su yönetiminin yeniden belediyelere devredilmesi konusunda bir yönelim olduğunu ortaya çıkardılar.

Avrupa Birliği vatandaşları gerçekten de su yönetiminin kamusal, demokratik ve şeffaf olması gerektiği gerçeğini gösteriyorlar. 28 ülkede yaklaşık 2 milyon kişi suyun özelleştirilmesine karşı Avrupa Yurttaşları İnisiyatifi’ni (Right 2 Water – Su Hakkı) destekliyor.  ECI’nın sonuçları 17 Şubat 2014’de Avrupa Parlamentosu’na sunuldu ve bütün kanatlardan milletvekillerini Avrupa Birliği’nde suyun özelleştirilmesinin istenmediğini kabul etmek ve Avrupa Komisyonu’nu suyun özelleştirilmesini imtiyazlar direktifinden çıkarmak zorunda bıraktı.

Bütün dünyada özelleştirmenin tersine doğru bir eğilim varken Yunan hükümeti bunun dışında kalıyor ve vatandaşlarını “başka bir alternatifin olmadığı” konusunda ikna etmekte çok zorlanıyor. Aslında Selanik’teki suyun yönetimiyle ilgili olarak önerilen çok sayıda alternatif var ve bunların hepsi bu hayati varlığı korumayı, sosyal adaleti garanti altına almayı ve herkesin suya eşit derecede erişim olanağına sahip olmasını gözetiyor.

Yurttaşların ve örgütlerin çoğu, bugüne kadar makul bir tarife uygulayan devlet yönetimini savunuyor. Bazıları ise su yönetiminin belediye yetkililerinin görevi olduğunu düşünüyor. Bölgesel Belediyeler Birliği, belediye içi bir su yönetimi otoritesi yaratmak ile ilgilendiğini açıkladı. Üçüncü ve yaratıcı bir diğer öneri, yerel, kâr amacı gütmeyen su kooperatiflerindeki Selanik yurttaşlarını örgütleyen bir taban hareketi olan Initiative 136 (İnisiyatif 136)’dan geliyor; o da doğrudan demokrasi, sosyal adalet, katılım ve hesap verme zorunluluğunun ilkeleri altında su şirketinin yönetimini birleştirmeyi öneriyor.

Fakat Selanikli yurttaşlar, su yönetiminde sosyal ve çevresel olarak en sorumlu model konusunda demokratik bir diyalog başlatmak için özelleştirme tehdidiyle yüzleşmek zorundalar. EYATH’ın tamamen elden çıkarılmasına karşı giderek artan bir politik ve yasal baskı var ve hem yerel hem de ulusal kamuoyu araştırmaları nüfusun %75’inin suyun özelleştirilmesine karşı olduğunu gösteriyor. Ve Devlet Konseyi’nin (Yunanistan’ın Yüksek İdare Mahkemesi) özelleştirmenin anayasaya uygunluğu ile ilgili bekleyen kararı ile birlikte, neo-liberal hükümetin bütün çabalarına rağmen süreç şu anda yavaşlamış durumda.

Suyu bir kamu malı ve insan hakkı olarak savunan çok sayıda kolektif ve kurum (SOSte To Nero, Initiative 136, EYATH Workers’ Union, Water Warriors, Open Assembly of Citizens for Water, ve Regional Union of Municipalities – az sayıda)  bu politik bağlamda, EYATH’ın özelleştirilmesi konusunda şehir çapında bir referandum örgütleyerek politik basıncı artırmaya karar verdiler. Bu referandumun bir bağlayıcılığı yok çünkü Yunanistan’daki yasal çerçeve, devlet başkanının ya da parlamento çoğunluğunun kararı olmadığı sürece hükümet politikaları hakkında halka danışmaya izin vermiyor. Fakat referandumu örgütleyenler, bu referandumun, halkın büyük çoğunluğunun özelleştirmeye karşı olduğunu ve çoğunluğun iradesini açıkça göstereceğinden eminler.

Referandum tarihi 18 Mayıs 2014 olarak belirlendi, yani belediye ve bölge seçimlerinin ilk turu ile aynı tarihte ve Avrupa seçimlerinden bir hafta önce olacak. Bu gerçekten, referandum sandıklarını Selanik metropolitan alanındaki seçim merkezlerinin dışına yerleştirecek olan binlerce gönüllüyü mobilize eden bir taban hareketi. Bütçeleri sınırlı olmasına ve şirketleşmiş kitle medyasının düşmanca tutumuna rağmen aktivistler, dört yıldan beri insanların hayatına yönelik doğrudan saldırı sonucu oluşan umutsuzluğu, teslimiyeti ve ilgisizliği aşmayı başardılar. Aktivistler, uluslararası dayanışmayı da hissederek, Selanik halkını bilgilendiriyorlar ve insanlarla iletişime geçiyorlar ve şu anda referandumun verimli ve şeffaf olmasını sağlamak için yaratıcı yollar bulmakla uğraşıyorlar.

Ekonomik yönetim, temsil ettiğini iddia ettiği halkın çıkarlarına hizmet etmekten uzaklaştıkça temel haklarını talep etme, demokrasiyi yeniden keşfetme ve halk inisiyatifleri yoluyla kamu mallarını koruma görevi vatandaşlara düşüyor. Mülksüzleştirme yoluyla birikim konusunda küresel kapitalizmin son deneyi olan Yunanistan, şirket elitlerinin Avrupa halkı için uygun gördükleri kasvetli geleceğin habercisi. Fakat Yunanistan sosyal hareketleri ve örgütleri bu şirketlerin gerçekleştirdiği bu yağmanın pasif izleyicileri olmak niyetinde değiller. Onlar, “başka bir alternatif yok” nakaratına karşı “birçok alternatif var” diye bağırıyorlar. Tabii ki örgütlü toplumun yaratıcılığını ortaya koyması ve hakları ve kamu malları için ayağa kalkması yoluyla.

Theodoros Karyotis
Mayıs 2014
auotonomias.net

Çeviri: Arife Köse