Çevre mücadelesi hiç bu kadar ölümcül olmamıştı

deadly environmentÇevre meselesi son birkaç on yıldır neredeyse her ülkede en önemli gündem konusu olmuştu. Bunun nedeni kapitalist rekabet ve gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hırsı.

Devletlerin desteğini, hatta teşviklerini alan yerli ve uluslararası şirketler her türlü doğal varlığı birer kaynak olarak görüp kar elde edilebilir şekilde dönüştürüyor.

Artık bir nehrin değeri onun üzerindeki barajlardan, balıkçılıktan ve turizmden ne kadar kazanıldığı ile belirleniyor. böyle olunca tüm doğal varlıkların kar hırsı ile tahrip edilmesi, yerel halkın mağdur edilmesi ve ekosistemin yok edilmesi kaçınılmaz oluyor. Bir de bu ekosistemlerde çeşitli maden ve fosil yakıt zenginlikleri varsa o zaman şirketlerin ve devletlerin saldırganlığı daha da fazla artıyor.

Bu durumun en son örneğini geçen hafta Güney Afrika’da yaşadık. 52 yaşındaki Güney Afrikalı çevre aktivisti Sikhosipho Rhadebe 22 Mart’ta uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Katiller ise hala bulunamadı.

Rhadebe, Güney Afrika’nın Güneydoğu kıyılarındaki doğal yaşamın ve sahilin savunulması için özellikle titanyum madeni çıkartmak isteyen ve hükümetten de destek alan şirketlere karşı kampanya yürütüyordu.

Geçtiğimiz ay Honduras’ta baraj yapımını karşı mücadele eden Berta Cáceres hemen arkasından da yine Honduras’ta barajlara karşı mücadele eden Nelson García öldürülmüştü.

Global Witness 2014 yılında yayınladığı raporda çevre mücadelesi veren aktivistlerin öldürülme oranlarını yayınladı. Çevre aktivistleri cinayetlerinin böylece insan hakları savunucuları cinayetleri gibi ayrı bir kategori olarak kaydı tutulmaya başlandı.

murders

Rapor, doğayı korumak hiç bu kadar önemli olmamıştı, hiç bu kadar tehlikeli de olmamıştı diyor. Doğal varlıklar üzerindeki baskı küresel rekabet nedeniyle arttıkça ve bu varlıklar giderek azaldıkça çevre aktivistleri artan oranlarda suikastlere ve baskılara maruz kalıyor. Elbette bundan en fazla etkilenen aktivistler, insan hakları ihlallerinin yüksek olduğu “gelişmekte olan” ülkelerde mücadele edenler. Küresel sermayenin desteği ile neoliberal kalkınma yöntemlerini uygulayarak “gelişmiş” ülke olabileceğine inanan ülkeler, insan hakları ve demokrasi gibi kalkınmanın önündeki engelleri umursamıyor.

2002-2014 yıllarını kapsayan rapor sadece Latin Amerika, Afrika ve Asya ülkelerini araştırmış. Aktivist cinayetleri 2012 yılında toplam 51 kişi iken 2010 yılından itibaren her yıl 100 civarı ya da daha yüksek. Cinayetlerin 2010 yılından itibaren artması 2008 yılında yaşanan küresel ekonomik krizden bağımsız olmasa gerek.

2012 yılı 147 cinayet ile dünya genelinde en fazla aktivistin öldürüldüğü yıl. 12 yılda en fazla aktivistin öldürüldüğü ülke toplam 448 ile Brezilya, Honduras 109 ile ikinci sırada.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

02brazil-inline1-popupÇevre mücadelesi verilen alanlara baktığımızda en üst sırada baraj ve maden yapımları geliyor. Ölümler de zaten an fazla bu alanlarda. İki alanda da temel mesele su. Barajlar, endüstrinin enerji ihtiyacını karşılamak için ve baraj yapımı sebebiyle kamulaştırılan alanlarda maden ve sanayi olanakları açabilmek için yapılıyor. En fazla cinayet işlenen ülkenin Brezilya olması bu nedenle tesadüf değil. Amazon havzasında şuanda 191 baraj yapılmış durumda ve 246 tane daha barajın yapılması planlanıyor. Aktivistler bu barajlara karşı mücadele ediyor. Amazon havzasının büyük bir kısmı ise Brezilya sınırları içerisinde.

 

Maden ocakları ise ikinci büyük mücadele alanı çünkü madenler yeraltı sularını tüketiyor. Çoğunluğu tarıma dayalı ekonomi ile geçinen yerli halk ise zaten susuzluk krizi yaşanırken bir de bir avuç şirketin su kaynaklarını çekmelerine karşı direniyor.

artvin_cerattepe_de_madene_hayir_diyen_protestoculara_polislerden_ikinci_sok_h44609_9fc3cBenzer bir direniş son yıllarda Türkiye’de de artıyor. En son Artvin Cerattepe’de maden yapımına karşı süren direniş bunun bir örneği. HES yapımına karşı mücadeleler, büyük barajlara karşı mücadeleler, İstanbul’un su kaynaklarını yok edebilecek olan üçüncü havaalanı ve üçüncü köprü yapımına karşı mücadeleler Türkiye’de de çevre mücadelesinin su varlıklarının korunması etrafında geliştiğini gösteriyor.

Kaynak: Circle of Blue